2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
87
Okunma

Çocuğun Anne Hali
Bir çocuktu daha.
Oyuncağı iptendi.
Saçlarında güneş kokusu vardı.
Töre geldi.
Bir taş gibi, oturdu çocuğun dizlerine.
Adı unutuldu önce, sonra sesi...
Elinden aldılar kalemini.
Avuçlarına kına sürdüler.
Bir düğüm oldu boğazında on küsür yaşı.
Töre, beyaz bir kefen giydirip
Onu, nikâh masasına oturttu.
Ama, gözleri bağlı bir hâkimdi töre.
Kararını çoktan vermişti.
Daha "anne" demeye dili dolmamışken
anne oldu.
Bir çocuk, kendi çocuğunu emzirdi.
Ninnilerini, unuttuğu oyun ezgilerinden kurdu.
Bez bebeğine sarılır gibi sardı yavrusunu.
Salıncağa hiç binemeden
salıncakta salladı evladını.
Sütünü kırık aynalardan süzerek,
bir yarasını,
diğer yarasıyla besleyerek büyüttü Onu.
Oyunlarını yitiren elleriyle,
çocuğunun saçlarını taradı.
Geceleri, çocuğunu uyuturken
sessizce evcilik oynadı.
Sütüyle beslediği çocuğunu,
oyuncak sofralarına oturturdu.
Oyuncak evin penceresinden kendi çocukluğunu izledi.
Uykusu,
hiç gelmeyen bir oyun arkadaşının sesi gibi,
odanın köşesinde beklerdi.
Dünyayı bilmeyen gözlerinde,
yaşanmamış oyunların hüznü kalırdı.
Sabahları, güneşin yüzünü okşadığı gibi
çocuğunun yüzünü okşardı.
Çocuğu uyanmadan önce
geçmişiyle kahvaltı ederdi.
Bir çatal, masanın üzerinde
yarım kalmış bir gülüşün sesi olurdu.
Çocuk, sütüyle
hem kendini hem evladını beslerdi.
Bir mendil gibi katlayıp
yüreğinin cebine saklardı suskunluğunu.
Çocuk bedenleri, yetişkin yükleri taşıdı.
Henüz hayatı bilmeden sorumlulukla tanıştılar.
Töre, çocukluğun bütün renklerini
simsiyah bir kumaşa dikti.
Birçok çocuk,
daha oyun bilmeyen ellerle anne oldu.
Ve oyun bitti.
Gülüşler sustu.
Kefenlerinin yanına,
oyuncakları bırakıldı.
23.08.2025 / 05.30
Gökçe KIZILDEMİR
5.0
100% (5)