1
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
281
Okunma

su eriyordu
taşların arasından, sessiz bir şarkı gibi
toprağın derdine derman bırakırken,
demir çürüyordu.
o pas, kırmızı bir nefes gibi tırmalıyordu göğsü
renkler soluyordu.
gölgeler bile ton değiştiriyordu
her şey
yavaş, yavaş ölüme doğru kayıyordu.
hava, kurumuş yaprakların hışırtılarıyla doluydu
ne kadar uzaklara gidersen git
aklını bırakmadığın yerlerde yoksun artık.
kuşlar uçuyor
kanatlarının ağırlığını unutmaz,
sormalı uçmanın çilesini.
hayat bir düş değil
bir yara
rüzgar saçlarını savuruyor, zamanı hapsediyor
bırakın öfkelensinler
hatta inat etsinler
düşüncesizce söylesinler istediklerini
elbette yırta bilirler yazılarımı
hatta kitaplarımı parçalaya bilirler
ama düşüncelerime asla dokunamazlar
düşlerime dokunamazlar
kırık parçaya bölünmüş olsa da ruhum
gerçeği hiç görmek istemediler
görmediler
onlara hiç değer verilmedi
gözlerimden taşan sessizlik
onları içine gömüyordu
dünya
bir gemi gibi sallanıyor dalgalar arasında
birlikte yüzüyoruz
nimetleriyle
külfetleriyle
acılarıyla
umutlarıyla
her nefes bir ağırlık, her bakış bir ışık
bir adım sonrasının bilinmezliğinde,
sıkışıp kaldığımız dehlizlerde kayboluyoruz
her gün daha da eksiliyor bedenlerimiz
gerçeklerin farkında değiliz
karanlığın gölgesinde
sülietlerimiz ölüme doğru eriyordu
seslerimiz kayalıklarda yankılanıyordu
son nefesin bilinmediği anı düşünmek
döneceğim derken
unutmak gerçeği
hayatın tadını çıkarırken
ölüm devam ediyordu
her köşe bir gölge, her gölge bir fısıltı.
bırak herkes kendi türküsünü söylesin
dilini anlamazsan da
hayat su gibiydi
akıp gidiyordu
saf, duru, değişmez
ihaneti hiç bilmedi
ve gökyüzü
hep bir sır gibi duruyordu başımızın üstünde
*
Mehmet Demir
22822