2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
910
Okunma
SONSUZLUĞUN KÖPÜREN KIYISI
sonra hayallerim söküldü gözümden
dokununca gecenin karanlığına
karanlık ki ucunda bir aydınlığa gebe olup
çekiyor ağrılı doğum sancısı
ve ben öylesine ardımız sıra gelen rüyaları görmenin
tadına varıyorum çırılçıplak uzaklıktan
ve görüyorum
koşulsuz ızdıraplar için menzili hesaplanmış her acı
hissettirmezken kendini
duyurmazken bile
görüyorum sarmaş dolaş rüzgarlarla yaklaşan
hırsın ve izin suretini
nasıldır seni tedirgin eden bu sonsuzluk
nasıl kaybolmaktasın ki terk ederek içindeki her haykırışı
her umudu
ki ne varsa siyah ve derin
her notayı vuracak kadar bir çığlık oldu
çabucak büyütemem seni
sebepsin evrendeki acının perdesine
bir ürpertisin sağda solda kalmış hayatın
olmazdı duymamak çıldıran sessizliğini yüreğinin
o yenilikçi kıpırdayan sancıların
o hırpalanmış bütün zamanlarda yeşeren tutkunun
söylesene kim inmek istemez bir sağnak gibi bocalayan düşlere
görmek ve deymek için
gündüzleri de
geceleri de aynı dili konuşmamıştır
sonsuzluğun köpüren kıyısında
ve inanmamışsa eğer göğe göz kamaştıran
hangi hasret vurmamıştır öfkesini güz dökümü gibi
ve kaybolmadan göze alıp da gitmemiştir
gezginci bir kuş ağıtında
derler mi şimdi
azarlanmış hayallerin kuşatmasında hangi
umuttur bizi çoğaltan
hangi izi inceliklerin
zorlu bir aşamada sarsacak olan ömrü
o saran hüzünleri
ve ustalardan
mutasyonlardan
nice umut beslediğimiz o tanrılar ki
tek bir söz bile edemediler bildik bileli
değil midir başka türlüde gitmek
nadası bitmiş düşleri incitmeden
kaybetmeden rüzgarını
bitirerek bir acıyı bir başka sevinçle
ve damlarcasına çoğalıp sanki
bir uzaklığa varmak tadında
yoksa neye doldurur bunca acıyı bu yürek
ve o hakikat ne diye sarar durur
zamanın törpülenmiş yarasını
şimdi ben
yerleşerek bir yerine bir fırtınanın
hangi türküyü okudumsa yarım kalan
önce toprak sızladı
hangi vadisine yürüdüysem belleğimin
saydam bir zaman aktı
bahanesiz sonsuzluğa