0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
283
Okunma
Sevgili küçük kız,
Bu satırları, rıhtımda oturmuş, engin denize bakarken yazıyorum.
Deniz feneri, uzaklarda hâlâ göz kırpıyor—
ama ışığı bana değil, senden kaçan ufuklara vuruyor.
Biliyor musun,
hayal kırıklığı, insanın nefes saatini durduran bir şeymiş.
Bir gün bakıyorsun, zaman akıyor sanıyorsun,
ama aslında sen, kırılmış bir kör sandalyede oturuyormuşsun;
ne ileri gidebiliyor, ne geri dönebiliyormuşsun.
Senin kırmızı elbisen,
işsiz sabahların ortasında yanan tek ateş gibi,
bütün kederi, bütün boşvermişliği, bütün karanlığı
delip geçiyor.
Ama senin gülüşün bile
sağır kulaklara çarpıp geri dönüyor, küçük kız.
Bir kadın gördüm dün—
senin büyümüş hâline benziyordu,
ama gözlerinde özgürlük yerine unutmak vardı.
Zihni hayaletlerle doluydu,
elleri ise hep yarım kalmış hayallere uzanıyordu.
Belki senin geleceğin oydu,
belki de benim geçmişim…
Bu mektup bir isyan mektubudur, küçük kız.
Çünkü sana kıyamam;
senin kırmızı elbiseni,
rihtımda esen rüzgâra bırakmam.
Karanlığa teslim etmem seni.
Kırılmak kolaydır, bilirim,
hele ki boşluğun dili bu kadar keskinse.
Ama sen, engin denize bakan bir küçük kızsın—
o deniz, seni boğmak için değil,
yeniden doğurmak için var.
Biliyorum, seni alıp götürecekler belki;
zihnini sağır kulaklarla, kederle,
boşvermişlikle dolduracaklar.
Ama unutma;
bir gün, o kırmızı elbise
senin özgürlüğünün bayrağı olacak.
O gün geldiğinde,
sen artık küçük kız olmayacaksın,
ama rıhtım, deniz feneri, engin deniz
ve bu mektup hâlâ burada olacak.
Sana, unutma diye yazdım—
unutmak, en büyük hayal kırıklığıdır.
Ve son bir şey:
Kırmızı elbiseni giy, küçük kız.
Rüzgâra karşı dur,
çünkü yaşamak, bazen sadece buna değer.
Sevgilerimle,
Issız bir sabahın yolcusu
ZAMAN TÜNELI
10.08.2025
5.0
100% (3)