0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
128
Okunma
Bu sana yazdığım… belki de son feryat,
Mısralar âmâ, bakışları sende firkat.
Bitiremedim hiçbir cümlenin sonunu,
Her hece, boğazımda — bir mahşer, bir hicranat.
Bir gün eline düşerse bu karalanmış kader,
Belki sen tamamlarsın diye sustum ezber.
Her satırda bir harf — küllenmiş bir yakarış,
Tamamlayamadım; yokluğun, suskun bir keder.
Kalem elimde titredi, mürekkep geri çekildi,
Yarım kaldı kelâm, sesim içime gömüldü.
Zaman geçer; silinir adım tozlu aynalardan,
Ama bu şiir… eksik bir dizeyle kalır rüyalardan.
Uyuyamıyorum geceleri; eksiklik bir mezar,
Gidiyorsun şimdi… biliyorum, içim karanlıkla azar.
Belki çoktan gittin, saat bile küs bana,
Bıraktığın bu tezatlarla
Göz açamam artık hiçbir sabaha.
Nazlı… adını fısıldadım seherin alnına,
Bir gülüşün yeterdi — harfler dökülürdü ağlaya ağlaya.
Yalnızlıkla ördüm mısraları, kefen gibi beyaz,
Okusan… her dize, sana dikilmiş bir mezar taşı biraz.
Nazlı geçti yollarımdan — serin bir “ah” gibi,
Ne selam bıraktı, ne veda… sadece suskun izi.
Ben sustum; çünkü adını anmak bile ağrıyor,
Gel de tamamla bu şiiri,
Bir sonbahar yaprağı gibi düşen sessizliğince…
5.0
100% (3)