0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
64
Okunma
Ben bakmadım dışa,
Gözüm yordu beni.
Zira dış, perdeydi;
Gerçek, içeride saklıydı.
Her şey görünür olunca
Hakikat kaybolurmuş meğer.
Baktım…
Ama bu bakış ne gözleydi ne akılla.
Ben içimin içine döndüm.
Ve orada,
Bir nur gibi doğdun sen.
Sen kimdin?
Bir isim miydin?
Bir suret mi?
Hayır…
Sen bendeki “ben”in
Rabbine bakan yönüydün.
Kalbimin kıblesi oldun,
Yüzünü dönmedim sana;
Zira sen zaten içimdeydin.
Ne doğdun,
Ne de öldün.
Sadece fark ettim seni,
Bir secde anında.
Sen,
Açılmayan kapıydın bende,
Anahtar bendeydi;
Ama cebimde değil,
Gözyaşımın içinde.
Ne zaman sükût ettim,
Sen konuştun içimde.
Ne zaman sustun,
Ben anlamaya başladım.
İşte o vakit anladım:
Aşk da bir nurdur,
Ama göze değil,
Gönüle akar.
Beni yok saydığında,
Kendimi buldum.
Sen gittiğinde,
Ben Rabbime daha yakındım.
Zira en büyük vuslat,
Kendini yok etmekmiş aşkta.
Ey nurun sahibi!
Sen ki beni bendeyken benliğimden soydun…
Artık sana ulaşmam değil,
Sende kaybolmam gerekirdi.
Gözümü kapattım,
Seni daha net gördüm.
Çünkü sen,
Nur’la görülen bir hakikattin.
Ne dokunulurdun,
Ne de tutulur.
Sadece yaşanırdın
İçimin derinliğinde
Ve hiçliğin kıyısında.
Ben artık gören değilim,
Görülenim.
Ben artık seven değilim,
Sevilene ayna olanım.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / İYÂN-I NÛRBÎN
(5 Ağustos 2025)
(Göz değil, nurla gördüm.
Aşk değil, hakikatti kalbime düşen.)
5.0
100% (1)