0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
112
Okunma
Bir yangının kıyısında yürüdüm sana
Toprağın suskunluğu vardı ayaklarının altında
Gökyüzü benden habersizdi
Ama ben senin adını
Rüzgârın unuttuğu bütün vadilere kazımıştım
Sana ilk rastladığımda
Henüz bir çığlık bile düşmemişti tarihe
Ama içimde
Çağlar boyu bekleyen bir sükût vardı
Sen konuşmadın
Ben de sustum
Çünkü kelimeler
Bizim kadar eski değildi henüz
Ben seni
Bir kalenin gölgesinde değil
Bir suyun içindeki yansımanda sevdim
Ne elimle tutabildim
Ne de bırakabildim seni
Sen geçtikçe
Yeryüzü eğildi biraz
Ve ben o eğilişte
Kendimi yitirdim
Bana göre değildin
Sen bir zamanı olmayan
Bir izi silinmeyen
Ve adı söylenmeyen bir sessizliktin
Her ne zaman dönsem
Senin gözlerin çıkıyordu karşıma
Bir çölün ortasında
Bir nehrin kıyısında
Bir sabah duasında
Seninle yan yana duramadım hiç
Çünkü ne zaman yaklaştıysam
Zaman bizi ayırdı
Yollar döndü
Yönler karıştı
Ve ben hep geride kaldım
Hep geç kaldım sana
Bense yürümeyi öğrendim
Ayak izlerinin ardından
Kırık taşlara bastım
Issız geceye alıştım
Ama hiç vazgeçmedim
Çünkü bir defa
Senin adını kalbime gömdüm
Senin olmadığın hiçbir gün
Tam olmadı
Ne gökyüzü tam açtı
Ne de rüzgâr tam esti
Sanki dünya
Senin yokluğuna göre dönüyordu
Şimdi
Susuyorsun
Ve ben bu suskunlukla
Yüz yıl daha yaşarım
Adını anmadan, gözlerine bakmadan
Sadece yürüyerek
İçimde bitmeyen o zamansız yürüyüşle
Ve bir gün
Bir çiçek büyürse bu çorak kalbimde
Bilesin
Toprağına senin sessizliğin karışmıştır.
5.0
100% (3)