7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1057
Okunma

Aralıktı
Cumartesiydi
karanlık gecenin kenarındaydı
Polatlı garında şafak yüzlü dört çocuk
geçen tren ışıkları patlıyor yüreklerinde
yüzleri camdandı aynadan
sırçadan dökülmüş gümüştendi resimleri
yakalarında soğuklar ölmüştü
nasıl söylersek söyleyelim güzel oluyordu
bulutsuz geceleri kan tutardı
duvarlar kadifedendi biçilmiş bakırdan
uzun gündüzler çizerdik akasya yapraklarına
küçük kent sürgünüydük
denizler uzaktı gökler yakın
gün olur başaklar içimizde boy atardı
saksılar delinirdi yaban otlarından
binsek geçen trenlerin birine
uyumuş olurdu koridorlarında toros karları
gövdelerini koca gözleriyle örterek
tünelleri
Güney ekspresiyle geçerdi kartallar
Dersim bir çocuğun saçlarında kururdu
korkularından belli
vakitsiz uçan kuşlara dönsek
yağmur bulutlarında ıslanırdık
rüzgâr yoktu
gar depolarında ağırlıksız uyuyordu
yalnızlıktan parçalanmış taşlar vardır
kuytularda çiçekler
yeşil kadifeden biçilmiş yaprakları
karanlık gecenin kenarındaydı
cumartesiydi şafak yüzlü dört çocuk
Aralıktı
aynasız odalar gibi sessiz
cumartesiydi yarım kalmış çay bardakları
kendi soluklarımızda buğulanırdı gözlerimiz
yanaklarımıza çığ düşerdi
kül bulutlarından
çocuklar diyorum bilsem
hangi trende daha uzun yaşarım
yüreğimde kalan ayak izlerinizle
batıya giden trenler daha uzundur
dürüm edilmiş yorganlar
küllenmiş kunduz derileri
suları kurşundandı
kulbunda peygamber çiçekleri dallanmış
dallanmış paslı antep yellerinde
karanlık gecenin kenarındaydı
dört yanım çoçuktu aralıktı
ben trendeydim.