1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
189
Okunma
Saray halk seyranı, dillerde küflü destanı
Vezir dağ endamı, yanaşsan aynalar kırığı
Kul def’i padişahın eteğinde, yakınsan kulağı bağlı
Şadırvan göğsünde yankı, alnında mühürlü izi
Zülüf kıvamı, gözyaşı terazisinde tartılı
Uzak sarayda gül açmaz, kimseye hatır sorulmaz
Mihrabın gölgesiyle saklı bir çift söz kalır:
“Ya sadâ-yı gamla sus, ya devranla yıkıl.”
Avluya serilmiş hûz, rüzgârın bile secde ettiği saat
Bir taşın üstünde yazılı: “Haddini bilen fânî, cihanı taşır.”
Zemzem gibi akıyor kelâm:
“Padişah rüyasında bir ayet gördü, lakin anlamı meçhul.”
Gönlü serhaddin ötesinde ; kul def’i manayı bildi, celladın eli titredi
Her tokmakta saklı kader, avluda zaman sessizce yitti
Kulağı bağlı saray, duymadı nidayı
Def’in teninde kavruldu, nisyan harfleri titreşti.
Zülüf kıvamı hüzünle sarardı, gözyaşı terazide ağır,
Yaşanmış binlerce devran, bu satırlarda ağır ağır.
5.0
100% (2)