0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
118
Okunma
Bir çınarın gövdesiyle konuşur tarih,
Ve toprağın alnına düşer eski bir yemin:
"Kalk yiğidim, yüreğin otağ, sözün sancak olsun!"
Ay tutulunca doğduğumuz yazılmıştı yıldızlara,
Kandiller sönse de, göğün kalbinde yanardı adımız.
Biz yürüdük,
Ayak izlerimiz rüzgâra harf oldu,
Her adım bir kıta, her suskunluk bir fetih...
Kızıl Elma mı?
Bir atın yelesinde saklı sır,
Bir semazenin avuçlarında dönen kutlu yön,
Bir şehidin son nefesinde titreyen "hayâl"...
O, ne bir saray ne de bir zafer taşır;
O, ilâyı kelimetullahtır,
Kalpleri fetheden bir niyaz,
Gölgesiz yürüyen bir adalet düşüncesi...
Nice çağlar geçti,
Alperenler kardan taç giydi,
Göktürk çadırından, Endülüs duvarına
Bir dua uzandı:
“Ey yâ Rab, gönülleri fethet bize!”
Kızıl Elma,
Bir pusula değil, bir kavl-i kadîmtir.
Her çağda yeni bir sûret giyer,
Her nesilde bir çocuğun düşünde parlar.
Bak!
Sancağımızın gölgesinde büyüyen her çocuk,
Kalbinde görünmeyen bir harita taşır.
O haritanın sonunda
Kanla yazılmış bir cümle vardır:
"Kızıl Elma, alnı secdede olanın zaferidir!"
Ey çağın yorgun yolcusu,
Kızıl Elma’ya yürümek istiyorsan,
Yüreğini tahta yaz,
Mazluma gölge, zalime yıldırım ol.
Çünkü o hedef,
Hiçbir zaman yolun sonunda olmadı;
Her zaman yüreğin merkezinde doğdu.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(13 TEMMUZ 2025)
5.0
100% (2)