2
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
428
Okunma
aklında.
o ulaşamadığın derinliğin
seni yıldızlara taşıdığını
düşünürken.
bir sabah.
güneş tam
batmak üzereyken.
dalıp zihninin
en karanlık köşesinde.
uyuya kalıyorsun.
yine de
"ellerinden belli olur bir kadın"
avuç içlerini dayıyorsun
ücra yerlerine
huysuz bir titreme
etine soluğunu bırakıyorsun ki
sen miydin gerçekten?
sen/
gerçek bir şey miydin
bilmiyorum..
ırmağı yatağından
uyandıran o su/
o sel.
ıslatmadı demek tenini
ve dokunmadı derinlerine.
öyle ya/
ateşe düşen
her damla buhar ki
bir söz,
harita ve yol olmadığında
seni anlatıyorum.
çünkü içindeydim.
ıslak/
bir bahar gibi.
hı hı
işte bu yüzden,
erdemli ve temkinli
bir bekleyişin
gölgesi uzuyor
ayak parmak uçlarımda.
eserken sen/şiir şiir
ürperirken dudAKlarım
bir perde aralığından
tedirgin bakışlarını izliyordum.
henüz kırmadığın camlardan.
gitmiyor ve gelmiyordun
eksik adımların
eksik topuklarıyla.
alt dudağını alıp,
dişlerinin arasına,
savurup saçlarını
n’densiz rüzgarı bekleme.
sabırsız kanatları
böyle yorulur kuşların ki
vur kafanı yastıklarına.
ben, bir uyku bulamadım
tarifsiz tabirlerin,
derinliğine düşüyordu
her rüya/anlam.
eksik tanım ve hal.
sıra sonu öğrencilerinin
resmi törenlerde
konuşmaları gibi
tutamadım ne yüreğimde
nede aklımda
çünkü/işte sırf bu yüzden
buradan izliyorum seni..
sen kimsin?
diye düşünmeden.
ve içinde büyük
bir parçam var.
zaman,
kekeme bir alışkanlık gibi
bulaşıırken dile.
söz,
bir tekrarın, terk edilmiş halidir
ayrılır sesten,
ayrılırken yüzler.
ve zaman,
susmasıdır bütün yüzlerin.
aynı anda.
aynı anıya işleyerek kendisini.
ve ben,
kokladım
sabahın karanlığı kestiği yerde.
kokladım/
bir ha(s)ta gibi
kentin uyanışını.
kum saatleri kırıldı.
dağıldı…
kumun, tozdan krallığı.
bir iç savaşa benziyordu yüzün.
‘iki dağın arasında’
ve yalnız.
sana mı çekmiştir?
senden çaldığım çocukluğum.
acemi bir dudak izi…
duruyor ensemde.
ve bazen; kırmızı, mor, turuncu.
kendini sırtlamak sayılmaz mı?
dönebilmek kendine.
ve çok eksi izlerle yüzleşmek…
—Toprak, ondan olanı unutmadı,
ve savurdu tozunu.
kumun üflenildi oyuklarına,
tutuştu narındaki hayat...
ve cam.
çekti keskin soluğunu.
içine aldı ondan olanı
(içini yerim derimde ıslanır dilim)
ve bilirsin işte zaman öyle başladı.
üzüldüm…
İçime dar geldi /
içim dinlerken bunu
bu yüzden artık zaman değildim.
buruşturdum yüzümü.
dudaklarımın arasına sıkıştırdım
şiirlerini.
hayır, yazmadım.
oyunu bozdum sadece.
aynamı gördüm.
ve bakmadım yanımdan
geçip giden gölgeye.
ellerin mi terliyor?
yoksa parmaklarında tutuğun
ateş böceği mi dokunuyor
ciğerlerine.
bilemem.
utanıyor
ve kısık sesle gülüyordun.
ve ben,
seni bu yüzden hatırlıyordum!
İki ayrı çağın.
İki ayrı masalı.
dizlerime dokundu.
kum ve saatleri.
sen ya da ben.
artarak azalan kim?
merak ettim.
dişlerimi sıktım.
bilmek istedim.
hiç mi?
durmadı
dokunurken sana
zamAn.
(...)