5
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
759
Okunma

seni izlerken
bir şiir aralığından,
bir orman yaprağının
kaldırımlarla dansı gibi
dokunuyordu/N dudaklarıma.
bana susuşların
sana susayışlarım ki
(elimi daldırıp sularına, pembe istiridyeler toplıuyorum demiş miydim, parmak ucu telaşlarımla)
teninde gümüş aynalar
mavi taşlar
ve iyot kokusu
tenin ıslak
ve sırılsıklam
su göçü
bir ırmağın yatağını terk edip
denize gitmesi gibi
AK/ıyordun derinlerime...
içim Nehir..
biz,
sadece ikimizin bildiği
tapınaklar inşa ediyorduk
kuytularımızda.
ve sen,
tez canlı haletinle
çetele tutmayı
bırakmalısın.
çok denedim
emin ol.
yürek duvarlarımda
adının baş harfi
sonsuzluğun
simgesi gibi..
"Üçyüzyetmiştirilyon altıyüzseksenmilyar
dokuzyüzondokuzmilyon yediyüzyetmişyedibin
beşyüzonbeş"’den
sonrası karışıyor..
aklım bulanıyor ki
bir nehrin
göz bebeklerimde
boğulma saatleri bunlar,
yüreğimin dört odacığından
ruhuma serpiştirdiğim
sahipsiz kelimeler/im.
eksik susuş ve susayışlarım.
sana/sadece sana
sonra,
kendini defterin sayfalarına
bırakan o kelimeler
alınca hükmünü
çözülmez düğümlerle
bıraktı avuç içlerime
mührünü ki
işaretidir
oyuncağına küsmüş
bütün çocukların,
ıslanmış kirpikler...
aşka biçilen değer,
kabuğu soyulmuş bir ruhun
içine dokunması bir elin ki
uzAKtan ve çok derinden
omuzuna ve kürek kemiklerine
çarpan bir b/akışın,
gamzesinde
bir DÜŞü s-aklayAN
simyacısı olur.
fısıltısında
bir sesin/nefesin
ıslanan bütün dudAKlar...
rotasız gemilerin
düşkünlüğü gibi iplere,
yanaklarıma kendini çiziyorsun
şakaklarım zonkluyor sonra
siyah iklimlerle geçiyorsun
hayatımdan.
heyelansız taşınırken
ben,
yüreğimden/yüreğine
saçlarının kırıklarından
damlayan sular
omuzlarını ıslattı
bu gece...
ürperirken tenin,
titremeye başladı
sığındığın odaların…
nefret ve isyan yok...
en kuytu yerlerinde bile odanın
mavi renge bürünmüş yüzlerin
gözbebeklerinde büyüyen sabır.
ve sevdanın
bütün dillenmiş sözleri
sıcak şimdi.
yakıyor ve çarpıyor yeniden
merhaba sana/sadece sana
damarlarımı zorlayan kadın.
kadınım..
hatırla..
o kentin sokaklarına
ayaz yetim bir kızın
gözleri gibi çökerdi
geceleri.
neydi bizi
bir kimsesizlikten alıp,
kalabalık yüzlere
çıkaran heyecan.
nasılda
avuçlamıştım sesini,
üşüyen
yağmur damlalarına
bir hoohh! kadar
yakın olduğumda,
aynı cep de buluşan
iki okul kaçağı
el olurduk,
söz hakkı istemek için
kaldırırken elimi havaya
hatırlıyorum,
sen canım olurdun,
yolum olurdun..
aşkı öğretenim,
aşkım öğretmenim
olurdun ki
gerçeğine aç kalmış
bütün sorguların
eksik bir cevap buluyor
şimdi.
tuzundan soyunurken
-Nil-
sabırla
ikiye ayrılıyor nehirlerim
ve öyle tuaf bakma bana
secde ediyorum aşka
içimde son/baharı
yaza çeviren sen/
geçip geçip karşına
gözlerimi dikiyorum tenine
kurtulmak istemediğim
bir salgın
yürürken içime..
(...)