1
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
296
Okunma

Girdim o taş kışlaya bir akşamüstü,
Gökyüzü kurşuni, içim puslu.
Kışla değil sanki kalbimdi duvarları,
Yıllar önce mühürlenmiş,
Ne dışarı çıkabilen, ne içeri girebilen…
Bir köşede gördüm onları,
Çocukluğumun sesleri gibiydi gülüşleri.
Koşup sarılmadım, uzaktan baktım,
Çünkü bazen en derin bağlar
En sessiz bakışlarda yaşar...
Vedalaşmadık, yollar ayrıldı aniden,
Kalbimde eksik bir tamamlanışla yürüdüm.
Koridorlar sustu, tavanlar üzerime eğildi,
Ben onları değil…
Belki yıllar önce kaybettiğim ‘beni’ arıyordum.
Her adımım bir yitik zaman,
Her duvar bir pişmanlık anısıydı.
“Ben neredeyim?” dedim fısıltıyla,
Sanki kendi rüyamda kendime yabancıydım...
Ve birden...
Genç subay kızlar kuşattı etrafımı.
Gözleri buğulu, ama kararlı,
Sözleri keskin değildi ama içime işledi:
“Neden buradasın?”
Bir cevap aradım, bulamadım.
Çünkü bazen cevap değil,
Sadece yara kalır insanın içinde...
Biri omzuma dokundu usulca,
Sanki “Geç kaldın,” der gibi.
Diğeri gözümün içine baktı,
“Sakladığın yorgunluk çok derin,” der gibi.
Ve üçüncüsü sustu, sadece sustu,
Ama o sessizlikte yüzümde yılların izini gördüm...
Kışla bir anda aynaya dönüştü,
Her duvarda bir ben:
İnanan ben, vazgeçen ben,
Güçlü görünmeye çalışan ama içi paramparça olan ben...
Sonra uzaklardan bir düdük sesi —
Bir vapur kalkmak üzereydi,
O dostlarla binemediğim,
Ama son anda atlayarak yakaladığım o hayat vapuru…
Boşluk vardı, kararsızlık,
Ama korkmadım bu defa.
İçimde bir şey dedi:
“Bu kez kaçma. Bu kez sadece bakma, bin!”
Ve atladım...
Düşmedim, parçalanmadım —
Sadece vardım, geç de olsa kendime…
Arkamda taş duvarlar, susturulmuş yıllar,
Yanımda bir avuç cesaret…
Önümde açık deniz, ufukta belirsizliğe doğru
Ama bu defa korku değil, umutla…
Çünkü bir rüyada bile kendini bulan insan,
Gerçekte hiç kaybolmaz.
Erol Kekeç/01.07.2025/Sancaktepe/İST