0
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
265
Okunma

"bir mevsimki kanatsız
ve ben tam ortasındayım
desem
inanır mı ebabil kuşları"
artçılarım çoğalıyor
her sarsıntı sonrasında
odamda gölgeler
elsiz ve ayaksız.
kokusunu duyuyor
duyumsuyorum
yakmadığım otlarının.
kuraklık,
dudağımdan tenime doğru,.
kimsesiz kalıyorum,
en ücra köşesinde aklımın.
uykusuz/
saçlarımı savuruyorum
sırtımdaki uçurumlardan
düşerken/
senin rengini tutuyorum
dişlerimle/mavi
ve kanıyor
tenimdeki
sahipsiz kelimeler/im...
bil ki sevgili;
sırtındaki yarı açık
unuttuğun kapıları
sökebilirim ellerimle
iste/
sen iste bunu yapabilirim
tam da böyle
kırılırken kürek kemiklerin
ve miden yanarken kor
herkes gibisindir artık
herkesin olmuşum gibi ki
benzemek için bir şeye,
değiştirmek başka bir şeyi,
buradayım..
sana benziyor değil mi?
senden ç-aldığım bir dokunuş…
silikleşiyor her şey sözlerinde
ve dokunur bu yüzden
yaşam/ın
tabirsiz rüyalarına ki
sen var etmek için kendini,
yok olana tutunursun
yok olursun,
var olurken kelimeler…
tahrik, yüksek dozlu
özlem/lerin
ve kokunun
yüreği zorlamasıyla mı başlar?
neden,
her sabah avuç içlerimde
naftalin kokusuyla uyanırım
ve neden,
her gece inatla
bir akşam sefası ölüsü
yaprak yaprak
düşer gözlerime?
kimindi o?
neden götürülmedi.
ki sıra dışı güdüler
hep aynı şiire düşürür
bebeklerini gözlerinin
bir kaç harf dışında
asılı kalır havada mantığı ki
yüzümü dönsem duvara
kurşuna dizer misin
beni bu yüzden?
bir kaç kelime daha eklesem
yokluğuna/
kısalır mı süresi kavuşmaların?
buradayım..
ve yüzün/ahh o yüzün
kıskanç çiçeklerin
saksısı hüzünlü sularda
saklamasına benziyor köklerini
bu gece/
dilimin ucuna kadar gelen
kekeme dudaklarımın
hiç unutmadığı bir ses/
söz/sün
ıslak ve kokular içinde
parmak uçlarımı saklıyorum
avuç içlerime
ve gömerek çizgilerine
biraz daha kader.
karanlığım
diz kapaklarını okşuyor
şaşkın heveslerimin ki
düşüyorum
çukurlarına
beni al
beni yak
beni sür
kapanmasını beklediğim
yaralarıma/yarınlarıma...
"bil/iyorum.,
bir solo tırmanışı dudakların ki
yüreğinin ritim tutan yamaçlarından
kış olsa çığ düşerdi içime.".
ve sen,
zamanın
damarlarında aldığı yolun
sonunda ve başındasın.
en utanmaz yerlerine kadar
işleyecek ve soluksuz bir hızla
sürecek olan bu kapıda...
bir defterin sayfalarına
atılmaya ve akıtılmaya
hazır en müsait gözyaşı...
bir adımdan sonranı
bilmeyecek kimse
senin..
derin bir ilmek,/
kumaşına
narin bir düğme gibi
hep sökük yerlerinle
yüzleşecek..
az/ çok,
şimdi/ sonra,
sıcak ve soğuk..
bütün ihtimallerden
bir parçayı aramak,
seçmek ve bulmak için.
buradasın,
aynanın
henüz su olduğu çağlarda..
tenindeki
en keskin kokudan
başlayan düşün,
bir yüreğin içine sızdığı
ve bedduaların
ve duaların
ve kemden
kemikten
etten gözlerin
bentlerine dolduğu yerde.
önümü görebilmen için
göğüs kafesine
kazınmış gölgeleri,
gölgeleri duya bilmen
içinse
hiç öpmediğim
parmak uçlarına
doladığın sesleri
öğrenmelisin..
şimdi,
tamda bunun için
buradasın..
kırmızıda ve mordasın/ ordasın..
alnını ve aklını
ve bileğini
aynı hizaya getirmeye
çalıştığın yerde...
gergin soruların ıskaladığı
bir ’çünkü’nün
dalındaki ilk elmada...
çünkü...
bitmez sonlar, mutlu bitmez!
diş izlerinin
diz izlerine yaslandığı
ve gitmenin
ve gelmenin
sözden olduğunu
öğrendiğin bu yerde..
ve işte buradasın..
yüzüne yaslanan
soluğun kıyısında,
senin gözlerinde iyot var;
aklındaki martıların
yersiz- yurtsuz uçması bundan..
içinden deniz geçen
kentlerden
sesleniyorum sana/
sadece sana..
- bunu neden yapıyorsun?
- çünkü...
zamana taşınman,
bütün eşyalarını
zamana taşıman,
aldığın son kitabı okumadan
daha ’bir zamanlar’ çöplüğüne atman.
izmaritlerinin kokusunu gidermek için
’zaman zaman’ penceresini
zorlayacağını öğreneceğin bu yerde...
zarfları ve pulları,
özneleri ve mısraları,
yüklemi ve mührü
unuttuğun bu yerde...
küskün bir sabrın dokunduğu
o derin hücrede
yeni yeni örülen duvarların içinde..
aklında ve alnında
ve dudağında
kanamaya hazır ilk kırmızılıkta...
buradasın,
yanlış bir soruda
ve bir cevabın
tam ortasında
belirsiz bir gölge,
belirli bir ünleme denk.
küsüyor akmayı unuttuğun
bütün ırmaklar ve sırlar..
yüreğine fısıldanan
ilahi bir secde,
hükmün ’sırata’ kadar
bunu bilmeyi öğrenmek için
olduğun yerde...
işte buradasın/buradayım..
(...)