3
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
226
Okunma

Önsöz:
Bu dizeler, sadece bir kadının değil, nice suskun hayatın, nice görülmemiş fedakârlığın gölgesinde kalan sessiz kahramanların aynasıdır. Kadın… Sadece bir isim, bir varlık değil; sabrın, sevdanın, direnişin ve derin bir yalnızlığın adıdır.
Kadın bazen sustuğunda konuşur, bazen gülümsediğinde gözyaşı döker. Kimse görmez ama o her gün kendini baştan kurar; yeniden doğar, yeniden büyür, yeniden unutur. Onu anlatmak, yalnızca kelimelerle değil; yürekle dokunarak mümkündür.
“Sessizliğin Adı Kadındı”, işte bu görünmeyen gücün, söylenmeyen acının ve fark edilmeyen sevdanın bir yankısıdır. Kadını tanımak isteyen, onun sustuklarına kulak vermelidir. Çünkü bazı sessizlikler, bütün dünyadan daha yüksek sesle haykırır.
Kadındı,
Bir cümle olmadan da anlatabilen kendini.
Sessizliğin kıyısında ördüğü sabırla
Geceleri gündüz eden gizli bir dil gibiydi.
Saçlarına düşen her beyaz,
Bir çocuğun ekmeğine karışan dua olurdu.
Kimse bilmezdi ne zaman ağladığını,
Çünkü o, gülümsemeyi öğrenmişti acıdan önce.
Yalnız kaldığında
Bir taş gibi konuşurdu içiyle.
O taşın içinde
Bin yıllık bir ateş yanardı, kimse bilmezdi.
Kadındı,
Ve hiçbir zaman sadece “kadın” değildi.
Bir sofrada son lokma,
Bir düşte ilk hayaldi.
Yorulduğunda bile
Sırtında taşıdı herkesi;
Kırıldığında bile
Kırığını kimseye göstermedi.
O yüzden,
Eğilme dediğinde bir kadın sana,
Bil ki o sözcük,
Nice suskunluğun içinden süzülmüş bir dağdır.