2
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
163
Okunma

______
Bazen bir şehir değil,
bir veda tutar elinden.
Ben Isparta’dan ayrılırken
iki damla yaş döküldü gözümden
biri babama,
diğeri orada ölen hayallerime…
Isparta terminalinde durdu içim,
bir eski gül kokusu
bir de babamın gözleri geçti önümden.
Valiz değil, özlem taşıdım elimde
omzuma yaslanan şehir,
bir eski dost gibi sarıldı bana.
Ve ayrılırken,
gözümden düşen iki damla yaşla
çocukluğumun üstünü örttüm usulca...
Kalkış saatini bekleyen otobüsler gibi
dizilmişti içimdeki bekleyişler.
Bir terminal bankında
çocukluğum oturuyordu sessizce.
Ne söylesem duymaz,
ama her suskunluğumu tanır gibi.
Isparta...
Sen bana eski bir dost gibi sarıldın.
O sabah seninle göz göze gelince
yıllardır içime bastırdığım özlem
bir dua gibi çözüldü dudaklarımda:
"Ben hâlâ o günleri özlüyorum."
Bu şehirde babam sustu bir sabah,
ve ben de onunla birlikte
hayata dair konuşmayı bıraktım.
Kokusunu değil artık,
sessizliğini tanıyorum gül bahçelerinin.
Her biri mezar taşı gibi…
Adı okunmayan bir yas taşıyor.
Isparta terminali bir mabet gibi
içime çöktü o gün.
Valizler değil,
bir ömrün eksik kalan anıları taşınıyordu.
Bir annenin gençliği geçti önümden,
elinde dikiş kutusu,
gözlerinde yarım kalmış bir şarkı vardı.
Ben buraya yürüyerek değil,
babamın gölgesiyle geldim.
Dedemin bastonu hâlâ
arasında unutulmuş bir yaz gibi
dolaşıyor ayaklarımda.
Ve o zaman konuşamadığım her duygu,
şimdi çantamda susarak taşıdığım bir mektup oldu.
Ne Isparta’da kaldım artık,
ne Yozgat’ta varım.
Ben şimdi
bir şehirden öbürüne savrulan
yalnız bir şiirin göçmeniyim.
Her terminalde biraz daha eksiliyorum.
Ve Isparta…
Seninle vedalaşırken
sadece seni bırakmadım.
Babamı, gençliğimi , anılarımı
ve artık büyümeyen içimdeki o küçük kızı da
orada unuttum.
Ben o gün anladım:
ne Yozgat’tayım artık,
ne de Isparta’da…
Babaannemin duası gibi yaşadım her şehri
ama şimdi
her dua, birer sessizlik oldu dudaklarımda.
Alaturka sokaklarda unutulmuş evliya sabrı
balkonlardan aşağı sarkan fesleğenlerde
güneşin en dik düştüğü öğle sıcağında
annemin duası gibi saklanmıştı kuytulara.
Yusuf’un kuyusundan geçmiş gibiyim
her köşe başında başka bir anı
başka bir iç yangını
ama yine de boynumda bir gül sarkıyor:
vaktiyle sevmişliğin nişanesi.
Babamın ayak izi
hâlâ bazı kaldırım taşlarında
ve Hacı Bektaş Veli’nin
bir elinde ilim, bir elinde merhamet
sanki usulca dokunmuş saçlarıma.
Hiçbir şehir beni tam olarak almadı içine,
çünkü kalbim,
Yozgat’ın topraklarında yatan babamın yanında kaldı.
Ey gönül,
kaç şehir geçersen geç,
kaç dua edersen et
bazen bir “Âmin” bile yetmez
bir gidişi durdurmaya...
Ama yine de
pirlerin izinde yürüyenler bilir:
Kayıp değildir,
gönülde saklanandır
bizi en çok büyüten.
Peri Feride ÖZBİLGE
02.06.2025