0
Yorum
2
Beğeni
3,0
Puan
156
Okunma
Yıkık evlerin gölgesinde
Ayakları yalın, burnu akıyor bir çocuk,
Gözlerinden sicim sicim dökülen yaş
Toprağı değil, insanlığı ıslatıyor...
Alev alev yanıyor çadırlar,
Gökyüzü bile utanmış bu zulümden,
Bir el uzanmıyor o küçücük ele,
Bir ses çıkmıyor, dünyadan hâlâ...
Gazze’de doğmuş, kuşatılmış umut,
Annesi enkazda, babası toprakta,
Oyuncakları moloz, ninnisi siren sesi,
Uyandığında yeni bir yıkım daha...
Ey insanoğlu! Kaç kez susacaksın?
Kaç çocuğun gözyaşıyla yıkayacaksın kalbini?
Ne zaman boğulacaksın bu utancın içinde,
Ne zaman insan olacaksın gerçekten?
Bu çocuk ağlıyor! Hem de sessizce değil,
Arş-ı alayı titreten bir feryatla…
Ama sen reklam izliyorsun,
Tatil planı yapıyorsun, indirim kovalıyorsun…
İşte tam da orada bir eşik var:
Senin keyfin ile onun kanı arasında!
Bir taraf senin duyarsız konforun,
Diğer taraf mazlumun yakarışı...
Yeter artık!
Uyan dünya, susma!
Bir çocuğun gözyaşında boğulmadan önce
Ayağa kalk, insanlık onurunla!
Çünkü bir gün hesap sorulacak,
Ve o gün geldiğinde…
Gazze’nin çocuğu şahit olacak,
Kimin susup kimin haykırdığına!
Erol Kekeç/18.05.2025/Sancaktepe/İST
3.0
100% (1)