25
Yorum
97
Beğeni
5,0
Puan
983
Okunma
Bu şiir, EdebiyatDefteri.com’un kıymetli şairlerine bir saygı duruşudur. Sizinle geçirdiğim her an, her dize, kalbimde yeni bir kapı araladı. Şiirin ruhuna dokunan her birinize — sevginizi, inceliğinizi, yüreğinizdeki sızıyı kelimelere döktüğünüz için — derin bir minnetle eğiliyorum.
Seçici Kurul’un bu şiirdeki ortak sesi fark etmesi, edebiyatın birleştirici gücünün kanıtıdır. Bu mısralar benim değil, hepimizin...
Şimdi, sabah gibi kokan bir ölü çocuk sesiyle başlıyor gün,
betonun altına sıkışmış bir fısıltı —
toprağa susuzluk ekiyor.
Bir parkta, sigara sarıyor yalnızlık oturuyor;
çürümüş salıncak zincirine bir kelebek konuyor,
ve düşmek, yükselmekten kolay geliyor.
Dostluk, bir kahvehane elbise askısında palto,
incecik bir cümleydi o, ağzında yarım kalmış bir ihtiyarın.
Şimdi sokaklarda birbirini tanımayan yürekler selamlaşıyor.
Bakkal defterlerinde yazılı aşk borçları
silinmeden önce hatırla:
Bir paket kadın kaç liradır ki?
Cepteki parayla kaç paket alınır?
Ve aşk...
Bir sevdanın elinden tutmayan tutkusu kadar soğuk,
sevişmek bile kaçış değil,
bir cezanın ayrı hâli.
Yukarılarda mavi bir şey vardı,
bir ara bakmalı;
aynı bankta neden hep farklı götler oturur,
hep merak etmişimdir.
Tek bir eş istemez mi bu kirli banklar?
Sorsan, dün kim oturdu bilmezler.
Bir şair açlıktan intihar etmiş,
kelimelerin beşi kaç lira ki?
Belki bir yerlere saklamıştır...
Bir bakmalı,
biliyor musun?
Kelimesiz kalanlar dua ediyor.
Kardeşlik dedikleri şey,
ekmeğini böldüğün değil,
suyu böldüğün bir şey bugünlerde.
Açılmadan ölen bir nar çiçeğiydi gibi.
Bir çocuk,
ayak parmaklarıyla uzanıyor pencereye.
Okul da hapis belli ki,
ve özgürlük, şimdi unutulan bir ninni.
Lucretius’un gölgesinde yürüyen kalabalık:
Yaşamın saçmalığını anladıkça,
ölüme olan inancı da anlamaya başlıyor.
Çünkü delilik, düzenin içinde saklanıyor, oğlum.
Bir mezarlık,
eve benzemeye başlıyor her geçen gün.
Suskunluklar çoğaldıkça,
toprağın altındakiler daha mı samimi acaba?
Bu şehir,
gece gündüz iki vakit kutsanıyor
Posta Başlarının sesleriyle.
Ve anneler, her sabah çocuklarını
Büyük Patrona emanet ediyor.
Bir çocuk, camdan dışarı bakıyor —
orası ne dünya, ne Türkiye.
Ele sığdırdılar.
Japonlar küçük insanlar.
Dostlar arası bir tokalaşma,
muharebe öncesi — birazdan patlar silahlar.
Çünkü hiçbir el temiz kalmaz,
tanıştıktan sonra tanımak, saatten tasarruf.
İnanmak mı?
Belki de en büyük ahmaklık.
Ama onsuz da bir geceyi geçirecek cesaret yok içimizde.
Geçmişin ayak sesleri yankılanıyor:
Mahallenin harbisi, adam!
O bugün gibi bebe mi?
Kadınlar...
Göz göze gelmek tehlikeli.
Sözlüklerden değil,
taştan öğrendi sevgiyi.
Bir bakışın, bir tokattan ağır olduğunu
ilk defa dokuz yaşında anladılar.
Siyasetçiler susuyor.
Ne zaman ağzını açsalar,
halk döviz bürolarında boğuluyor.
Gökyüzü...
Bir zamanlar iki göz odamız vardı.
Şimdi uçurtmalar bile ipini kesip kaçıyor.
Yağmur,
bile temizlemiyor
aşağılık insanları.
Şiirler ister mi?
Sevmek, yeni idam bölüğü.
Giyotinler boş kaldı
herkes cellatlığa gönüllü.
5.0
97% (32)
4.0
3% (1)