11
Yorum
39
Beğeni
5,0
Puan
376
Okunma
Şiirin Hikayesi
Bazı şiirler sadece kelimelerle değil, köklerle yazılır.
“Sarı Yazma”, Kastamonu’nun Cide ilçesinden esinlenen, bir halkın belleğini taşıyan bir şiirdir.
Burada “sarı”, yalnızca bir renk değildir;
topraktan alınan direncin, kadim bir sabrın ve unutulmamış kadın hikâyelerinin rengidir.
Yazma, bu şiirde yalnızca bir başörtüsü değil—
çocukluğun, yokluğun, emeğin ve dimdik duran bir yüreğin
sessiz ama güçlü simgesidir.
Bu yazmalar, geleneksel bir el sanatıyla,
tahta kalıplarla kumaş üzerine desen basılarak hazırlanır.
Her çiçek, zanaatkâr eliyle basılmış bir iz;
her desen, susturulmuş bir geçmişin dili gibidir.
Her biri, emekle bastırılmış bir iz taşır.
Rüzgâr ansızın yön değiştirir ve bir yürek titrer—
çünkü o rüzgâr, unutulmayan yerlerden geçer.
Her dize, suskun ama direnen bir geçmişin izini taşır.
Bu yazma, artık alnıma yazılmış bir kader değil—
benim elimle şiire dönüşmüş bir hafızadır.
Başımı yana eğdiğim yer,
bir türkü değildi—
kökü içimde,
dili zamansız bir yazmanın kıyısında,
uykudan uyanan bir sabırdı.
Sarı…
ne güneşe öykünürdü,
ne altına.
Toprağın alnına,
kadın eliyle basılmış
bir kader işaretiydi belki,
suskun, ama bağıran.
Rüzgâr,
ne zaman ansızın yön değiştirirse,
bir yüreğin titremesi sanılırdı,
oysa bir kadının,
unutmadığı yerden geçerdi o rüzgâr.
Bir zanaatkâr,
tahta kalıplarla bastı çiçekleri üstüne—
gökten değil,
topraktan aldı rengini,
kaderini desen desen değiştirmek ister gibi.
O yazma,
bir başörtüsü değil,
çocukluğu, emekliği,
kadın oluşu
ve yoksunlukla şekillenmiş
bir başkaldırıydı.
Hiçbir çiçek,
toprağın dilini böyle taşımazdı kumaşta.
Hiçbir desen,
ellerin suskunluğunu böyle konuşturmazdı.
Bir gün,
hayat yeniden yazarsa beni,
alnıma basılmış o sarıyazmayı,
desen desen yeniden işlerim—
yine başımı eğmeden,
içimde susan bütün kadınlarla.
Hatice GÜZEN
5.0
100% (16)