3
Yorum
38
Beğeni
4,9
Puan
223
Okunma
I- GÜNAHIN ESTETİK YOLU
O adam ,
içinde iğreti duran aristokrasiyle,
küfür eden bir çocuğa benzerdi.
Başı hep biraz önde,
Ve çiçekleri mezarlıklardan çalardı.
Saygısızca değil ;
Bilerek, isteyerek ama estetikle.
Charles Baudelaire;
Adını söylemek bile
bir günaha ortak olmaktır belki de.
Zira o, şarapla değil,
kelimelerle sarhoş eden ilk kaçıktı tarihte.
Beni tanımazdı şüphesiz.
Ama ben onun dizelerinde
siyah giyen harflerin hep bir adım gerisinde yürüdüm.
Gül bahçelerinde kan arayan bir papaz gibiydi.
Çünkü güzellik onda hep lekeliydi.
Ve ben, o lekeyi önceleyen bir dilin torunuydum.
Ey Charles,
Senin Paris’in varsa,
Benim de yağmalanmış bir sokak tabelam var.
Aslında,
Aynı suçun farklı telaffuzlarıydık biz.
II-SARHOŞLAR AKEDEMİSİ
Baudelaire mi?
Ben ona "Sarhoşlar Akademisinin başkanı" derdim.
Çünkü onun şiirleri
Mezarlıkta unutulmuş Fransız şarabı gibi kokar.
Hem geçmişi bozar
Hem geleceği sarhoş eder.
Ben Paris’e hiç gitmedim,
ama onun ayak seslerini
Kumkapı’da duydum bir gece.
Bir Rum meyhanesinin duvarında
dize dize duruyordu gölgesi.
Kendiyle kavgalı,
ama Tanrı’yla anlaşmalı.
O, çiçeğe bakarken böceği görürdü;
Ben ise böceği anlatırken
çiçeği açtıran bir lanettim.
Ama ikimiz de biliriz:
güzel olan, doğru değildir her zaman.
Baudelaire’in ceketindeki lekeler,
kan değil,
aşırı düşünmenin bıraktığı mürekkep izleridir.
Her leke bir gizem,
her gizem bir günah,
her günah bir şiirdi onun için.
O, günahı severdi.
Bense harfi.
Ve ikimiz de şiiri
namusuna küfredilmiş bir kent gibi yazardık:
Kimseye veremeyeceğimiz kadar kutsal,
herkese gösterecek kadar çıplak.
5.0
92% (12)
4.0
8% (1)