2
Yorum
32
Beğeni
5,0
Puan
430
Okunma
Ansızın yayıldı dünyaya inceden anı.
Bir gölge düştü sönük hatıralardan.
Veda etti gökteki gümüş Ay.
Uzanırken gölgesi,
yalnız kaldı bahçe.
Sessiz köşenin küflü nefesi,
Her şafak yeniden canlanır,
Her gece silinip hiçliğe döner.
Donuk düş gibiydi, çok eski bir an,
Zamanın unutkan nehrinden süzülmüştü.
Belki de kayıp yıldızın son şarkısı.
Issız köşenin karanlık dehlizlerinde,
Hatıralar usulca fısıldardı orada.
Yıkıldı sessizliğin sıkıca örülmüş duvarları,
Ve her şey bir anda değişti,
Çatıların gölgesine, eski duvarlara tırmandı,
Damla damla sızdı hatıralara,
Yalnız kalplerin kırılgan düşlerine.
Anılar sardı.
Soluk bir an zamanın kıyısında.
Hatıraların rengi döndü kan kırmızısına,
sonra küle.
Unutulmuşluk sardı her yeri.
Yine oradaydı o eski duygu,
Derinlerin gizli ışığı,
Ve o silik alev,
sonsuz bir karanlığa emanetti.
Yan yana duruyordu iki suskun suret,
Kendi kayıp aşklarının kederli muhafızları.
Ama bir ürperti sarıyordu onları.
O boşluk, ruhlarının en derin kuytusunda açılan dipsiz uçurumdu.
Üzerlerinde hafif bir nefes,
Unutuluşun rüzgarı,
Ve o dinmeyen yara, sonsuzluğun eteklerinde bir ağıt yankısı.
Hangi kırılmada başladı o derin çatlak
Hangi unutulmuş toprakta gömüldü o ilk hüzün
Bir zamanlar var olan karanlık silindi zihinden,
Ve yıldız kaydı.
Geriye hiçbir şey kalmadı.
5.0
100% (6)