17
Yorum
41
Beğeni
4,9
Puan
297
Okunma
Bir zamanlar, içindeki karanlıkla barış yapmaya çalışan bir kadın vardı. Dünya ona sert davranmıştı, ama o, hep bir umutla yaşamaya devam etti. Gözleri, denizin derinliklerinde kaybolur, düşüncelerinde kaybolmuş bir sevgiyi arar, bir şeylerin eksik olduğunu hissederdi.
Bir gün, içinde bulunduğu kasvetli ortamda, hayatının iki yolunu fark etti: Bir tarafta, geçmişin yıkımı ve acıları vardı; diğer tarafta ise yeniden umut etme cesareti… Ama her iki yol da, ona bir bedel ödetiyordu. Her adımında bir fırtına kopacak, bir şeyler kaybolacak, ya da yeniden başlayacak bir hayatın zorluklarıyla karşılaşacaktı.
Zihnindeki her "ya" ve "ya da", iki olasılığı birbirine bağlayan bir ip gibi, onu kendi kararlarına doğru çekiyordu. Ancak bir gün fark etti ki, bu ikilemler arasında kaybolmak yerine, her seçimde bir anlam bulmak mümkün. Sonunda, hayatını yeniden şekillendirmenin tek yolunun, içindeki zıtlıkları kabul etmek olduğunu anladı.
Ve o an, bir karar aldı: Hangi yolu seçerse seçsin, önemli olan, her ikileme rağmen kendi içinde bir denge bulabilmekti. Bu dengeyi bulduğunda, hem karanlık denizlere bakabiliyor, hem de yeni bir ışığa doğru yol alabiliyordu.
Ya bir yıkım olsun, yerle bir edilsin dünya,
Ya da gözlerin, karanlık denizlere bakmasın.
Ya bir fırtına kopsun, savursun her şeyi rüzgar,
Ya da içimdeki yangın, bir sızı gibi sönmesin.
Ya bir kuyu derin olsun, içimi alıp gitsin,
Ya da senin adın, kalbimde yankı yapmasın.
Ya gece sonsuz olsun, karanlık içinde kaybolayım,
Ya da sabahın ışığı, gözlerimi yakmasın.
Ya bir gövde kırılmasın, her şey olduğu gibi dursun,
Ya da sözlerim, seninle kaybolan zamanı hatırlatmasın.
Ya bir umut kaybolsun, hiç var olmamış gibi,
Ya da seninle her şey, bir ömrün içinde bulsun kendini.
5.0
94% (16)
4.0
6% (1)