3
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
321
Okunma
Eylül kuma düşmüştü bir kere, sevemezdim sonbahar kapısını ansızın açanı, hüznü toprağa vuranı…
Gelişinle sevmiştim yağmurları, sarı saçlı Eylülü. Sıcaktın, güneş doğmuş doğmamış umurumda değildi. Hiçbir sorun çözümsüz kalmazdı senle. Gülüşün gülüşüme taç, semaya kanat çırpardık. Sevinçten tırtıllar kelebek, dilimizde şarkılar, şiirler, gece ay, gün güneşti.
Coşkusuyduk baharla taşan nehirlerin. Mevsimler değişse de biz değişmezdik.
Kâbuslardan uyandığımda sığındığım göğsünde, okuduğun duayla en güzeline teslim olurdum uykunun.
Gece gündüz, gündüz gece yoldaydık. Yağmuru sen de sevmez, çekilmez biri olurdun. Unutmuş gibi “bugün benim neyim var,” der, sonra “havadan,” derdin. Sudan sebeplerden susar susardın. Sonra, “benim en sevmediğim huyum,” der çekerdin kendini temize. Şirinlikler yapar alırdın aklımı, gönlümü. Omzunda başım, sonrayı düşlerdik. Bize ayrılık uğramazdı, kaybetmezsek bulmuştuk birbirimizi.
Yol alırken şahit olduğumuz o feci kazada oğlunu ve eşini kaybeden kadının çığlığı hâlâ kulaklarımda. Seni sakinleştirmenin zorluğu, unutup kendimi…
Şimdi, alnımızda kara çelenk, ete kemiğe büründü acımız. Aynı yollarda bir başınasın. Her karesinde çerçevelenmiş biz duruyor karşında. Yağmurları sevmeye de artık bahanemiz tok.
Yine gelsen yine severdim. Eylülü de!
Vaha Sahra
17 Mart 2025
22:30
Östereich
5.0
100% (11)