13
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
242
Okunma
Bir zamanlar, şehrin köhne bir köşesinde, yalnızca soğuk rüzgârların estiği bir bank vardı. Herkesin geçtiği ama kimsenin durmadığı, zamanla paslanmış, derin izler taşıyan bir bank. Geceleri, üzerine kar yağar, gündüzleri ise yalnızlık içinde unutulurdu. O bank, yazgısı kazınmış bir hatıra gibi, kimsesizliğin simgesi olmuştu.
Bir adam vardı, her sabah o bankın yanından geçerken bir an için durur, gözleri bankın tahta sırtına takılırdı. İçindeki boşluk, kaybolmuş zamanlar ve kırık dökük umutlarla doluydu. O bankta, yıllar önce kaybettiği sevgilisinin adını kazıdığını hatırlardı. O an, tüm geçmişi, kaybolmuş aşklar, umutsuz bekleyişler gözlerinin önünden geçerdi.
Bir gün, beklediği kişi, beklediği selam, bir türlü gelmedi. Zamanla, bankın soğuk köşesinde yalnızca kendi yankılarını duymaya başladı. O bankta oturmak, zamanın geçişine tanıklık etmek gibiydi; her dakika, her saniye daha da derinleşen bir yalnızlık.
Günlerden bir gün, bankın köşesine bir başka adam oturdu. Yalnız, kimsesiz bir adam. Gözleri, tıpkı onun gibi kaybolmuş, tükenmişti. Adam, diğerinin gözlerinin içine bakarak, bir zamanlar kendisinin de aynı soğuk bankta aynı yalnızlıkla beklediğini fark etti. O an, her ikisi de bilmeden birbirlerinin yazgısına dokundu.
Bank, her iki adamı da sarmıştı, her ikisi de o soğuk sırtına yaslanıp yılların yükünü hissetmişti. Ama belki de, o an fark ettiler ki, yalnız değillerdi. Birbirlerinin varlıkları, yıllarca bekledikleri selamdan çok daha değerliydi. Bank, yalnızca bir simgeydi; önemli olan, beklemek değil, birlikte beklenilen zamanları anlamaktı.
Ve o günden sonra, bankın köşesi yalnızca soğuk rüzgârların değil, birbirine ait olan iki yalnız ruhun hikayesine tanıklık etti.
Soğuk bir bank köşesi, dedin…
Ama her bank, bir bekleyişin gizli yuvasıdır aslında.
Biz, o soğuk taşa yapışmış, kırık dökük ruhlar,
Kimseye ait olamayacak kadar yalnızız.
Zaman geçer, soğuk artar,
Fakat o taş, bizden ne daha soğuk,
Ne de daha sessizdir.
Kazınmış bir sayfa…
Evet, her yazgı kendi izini bırakır,
Ama biz, inkâr edilen kelimeler gibi,
Yazgımıza itaat etmeyiz.
Sözlerim, tıpkı silinmiş bir hatıra gibi,
Derinlerde yankılanır,
Ve biz, her geçen anla daha fazla yitiririz kendimizi.
Bir zamanlar çiçek açan o ahşap bank,
Şimdi kurumuş, sadece hatıralar kalmış.
Ama biz hâlâ o yazgıya sırtımızı dönüp
Yol alıyoruz, sonsuz bir yalnızlıkta.
Ve belki de, bu yalnızlık her adımda daha derin,
Her bank köşesinde daha yorgun,
Ve her yazgıda daha çok kazınmış bir dert oluyor.
Bir adım daha atıyoruz, yavaşça ama kararlı,
Her adım, bir yarayı daha açıyor, bir hatıra daha siliniyor.
Yazgı, soğuk bankın tahta sırtında kazınmış,
Ama biz hâlâ o yazgıya, o yalnızlığa meydan okurcasına
Zamanın tuhaf dansına katılıyoruz.
Her an, bir çırpınış, bir yıkım, bir arayış içinde,
Fakat bulamıyoruz; bulmak da istemiyoruz.
Rüzgârın hışırtısında kaybolan umutlar,
Bizi hiç beklemediğimiz köşelere sürüklüyor.
Ve her köşe, bir başka yalnızlık.
Sonsuz bir çöl, içinde kaybolmuş bir serap.
O serap, geçmişin hatırası,
Ama bu soğuk bankta yazgı yine yazılmaya devam ediyor.
Ve biz…
Kazınmış sayfalarda kaybolmuş,
Her kelimesi yaralı, her harfi hüsranla işlenmiş,
Bir öyküyü yaşamaya devam ediyoruz.
Fakat kimse bilmiyor ki,
Biz sadece birer iziz.
Ve bu yazgı, yalnızca bir soğuk bankın köşesinde
Yazıldığından çok daha derin,
Ve çok daha bilinmeyen bir gerçek.
Her köşe, her yalnızlık,
Bir sonraki adımda daha belirginleşiyor,
Ve bir zaman sonra…
Biz, yalnızca yazgımızın tahta sırtına
Kazınmış, silinmez izlerden ibaret kalıyoruz.
Yalnızlık bir yokuş, hiç durmaksızın yükselen,
Ve her adımda daha da ağırlaşan bir yük gibi,
Omuzlarımızda eski zamanların ağırlığı.
Her köşe, her sokağın sonu,
Bir çıkmaz, bir labirent gibi,
Bize sadece kaybolmayı vaat ediyor.
Ve biz, kayboluyoruz her geçişte,
İz bırakmadan, sessizce…
Kazınmış her harf, bir başka acı,
Bir başka kırık; ama biz, hep aynı.
Gözlerimizde yılların bulutları,
Yüzümüzün her çizgisi,
Bir diğer hatıra, bir başka kayıp.
Fakat bu yazgı, bu yalnızlık,
Bir mürekkep lekesi gibi,
Zihnimizde silinmeden kalıyor.
O bank, her geçen an daha da soğuyor,
Ama içimizdeki ateş, bir türlü sönmüyor.
Ve biz, hala, o soğuk sırtımıza yaslanarak,
Bir ömrü bekliyoruz; belki bir rüya,
Belki bir umut…
Ama bir gerçek var ki,
O soğuk bank, bir zamanlar başladığımız yer,
Bir zamanlar beklediğimiz şey,
Şimdi sadece bir hatırlama…
Ve biz, bu hatırlamanın gölgesinde,
Kendi yazgımızı arıyoruz.
Sonra, bir gün…
Yalnızlık o bankın köşesinden sıyrılıp,
Bize doğru yaklaşacak;
Ama biz, belki o zaman,
Yazgının gerçeğini kabul edeceğiz.
Ve o soğuk bank, bir anı olmaktan çıkıp,
Sonsuz bir yalnızlığın simgesi olacak.
5.0
100% (18)