8
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
195
Okunma
Bu akşamüstü,
Geç gelen bir mektup gibi döndüm kendime.
Kenarları yıpranmış, rengi silinmiş.
Satır aralarında silik anılarla döndüm..
Geç kaldım.
Günbatımı, şehrin yalnız sokaklarına süzüldü usulca,
Eski bir Fransız filminden fırlamış gibiydi.
Düşlerin ardından terk edilmişti zaman.
Gömleğimin cebinde unutulmuş bir çift eldiven
ve çok uzaktan, paramparça bir kadın sesi.
Ellerimde paslı yalnızlık,
Eksik ve tamamlanmamış cümlelerin yankısı.
Bir kadın geçti yanımdan,
Buruşmuş kıyafetleriyle ,bir hayalet gibi.
Yüzü solmuş, dudakları hüzünle kurumuş.
Cebinden bir şiir düşürdü.
Kelimeler, tırnak izleri gibi asfalta kazındı,
Sonra rüzgâr adını unutturur gibi silip götürdü her şeyi.
Bir banka oturacaktım, vazgeçtim.
Banklar, pek çok şeyi hatırlar:
Üzerlerine kazınmış isimleri,
Elleri birbirine kenetlenmiş unutulmuş gölgeleri
Ve belki de hiç söylenmemiş bir vedayı saklarlar hafızalarında.
Her şey fazla suskun, çok fazla hatıra doluydu.
Bir kahve söyledim.
Soğuk, dibi acı, biraz terk edilmiş gibiydi.
İçinde beklenmişlik vardı sanki.
Yarım kalmış cümlelerin soğuyan izi,
Bir zamanlar umut edilmiş ama artık unutulmuş bir şey gibi.
Sonra kalktım, yürüdüm.
İz bırakmayan bir adam gibi.
Ve gece,
Sessizce cebime girip saklandı.
Ve ben, kimsenin fark etmediği bir rüya misali,
Şehrin içinden geçtim ve kayboldum.
5.0
100% (20)