Mütavazi olmalıyız. çünkü gelip geçiçiyiz ve unutulacağız. hayat başkalarına muvaffakiyetlerimizi anlatmak için geçirilmeyecek kadar kısadır. -- carnegie
Yazan Adam
Yazan Adam

TARİHİN KANLI PARŞÖMENİ

Yorum

TARİHİN KANLI PARŞÖMENİ

( 16 kişi )

6

Yorum

33

Beğeni

5,0

Puan

219

Okunma

TARİHİN KANLI PARŞÖMENİ

TARİHİN KANLI PARŞÖMENİ

I. Mühürlenmiş Zamanın Alfabesi

Şehir, kendi üzerine kapanan bir parşömen gibi.
Dar sokaklarında rüzgâr , eski bir fermanın küllerini taşıyor.
Ve kimse okumaya cesaret edemiyor
O fısıldayan harfleri.
Bir zamanlar bir kralın alnına kazınan kelimeler,
Şimdi bir suikastçının bileğinden sarkan paslı bir zincir.
Ve bir katilin cebinde unutulmuş anahtar,
Hiçbir kapıyı açmıyor, yalanlarla bezenmiş tarih gibi.
Sular çekildiğinde nehir yataklarında
Kaybolmuş alfabeler beliriyor.
Her harf, idam sehpasında kırılmış bir boyun,
Her cümle, bir devrimin dipnotu.
Gecenin derinliğinde
Bir katakomptan (1) yükselen sesleri duyuyorum:
Kendi isimlerini unutan ölülerin feryatları,
Son defa yankılanıyor taş duvarlarda.


II. Hermetik (2) Yankılar

Hiçliğin arşivinde bir dipnot olarak kaldı adlar,
Ve şehrin caddeleri artık yalnızca yankılardan ibaret.
Sütunların başkentlerinde unutulmuş insanlar,
Çünkü tarih yalnızca istenileni hatırlar.
Alfabeler birer birer çöktü,
Kutsal metinler de uykusuna döndü.
Bir karanlık simyacısı, elinde sönmüş bir mumla,
Kayboluyor boş bir mahkeme salonunda.
Artık yalnızca harflerin kalıntıları var:
Hangi katedral, hangi kule,
Bu sessiz suikastı göğüsleyebilir?

III. Tersyüz Edilmiş Bir Fermanın Dipnotları

Şimdi açın şu mühürlü sandıkları.
İçlerinden çıkacak olanlar ne taç giymiş bir kraldır,
Ne de tapınak merdivenlerinden yükselen bir bilge.
Kaybolmuş harfler, son çığlıklarını atıyor.
Burada kelimeler bile suikaste uğradı.
Eski kitapların ciltleri, bir bıçak sırtı kadar soğuk.
Ve bir mahkeme salonunda, tanıklık edenler yok artık.
Sadece fısıldayan duvarlar
ve susturulmuş metinler var.
Sokakta unutulmuş bir çocuğun kemikleri,
Bir tarih kitabının arasında sıkışmış kurutulmuş çiçek gibi.
Kim hatırlar onu?
Hangi mahkeme, hangi yasa,
Bir harfi bile geri alabilir geçmişten?
Bütün kuleler yıkıldı,
Bütün kanunlar tersyüz edildi,
Ve eğer hâlâ bir tanık kalmışsa geriye,
O da sadece sokakların çamurunda kaybolan bir yankıdır.
Bir mühür kırıldı o gün,
Ve bir alfabe , mezar taşına gömüldü.


IV. Çukurun Alfabesi

Bütün eski harfleri sildiler,
Çocukların isimleri artık bir çukurun içinde saklı.
Gecenin mezar taşına kazınmış tarihler var,
Ve hiçbir tarih doğruyu söylemez.
Bıçak sırtında yürüyen sokaklar,
Çan kulelerinde unutulmuş intihar notları,
Şimdi hangisi daha çok suskun,
Bir idam sehpası mı, yoksa bir okul sırası mı?
Şehrin alnına kara mürekkep sürüldü,
Ve harfler ayaklanmaya başladı.
Biri sorarsa,
De ki:
Sessiz bir suikastın ortasında,
Yalnızca şiir hayatta kaldı.




V. İdam Fermanının Dipnotları

Alnına mühürlenmiş bir kelime gibi duran şehir,
Bütün alfabelerini kundakçılara teslim etti.
Gölgeler, köşe başlarında uzun suskunluklarla uzadı,
Ve hiçbir sokak, geçmişini hatırlamak istemedi.
Parşömenlere yazılan kanun,
Sonunda bir suikastçının cebinde unutuldu.
Hakikat?
Kilise çanları sustuğunda
ve mahzenlerin kapıları açıldığında görülebilir ancak.
Tarih artık duvarlarda asılı bir levhadan ibaret,
Ama en derin gerçekler
Asla o levhada yazmaz.

VI. Ezoterik (3) Harabeler

Bir filozofun unuttuğu el yazmalarında
Zamanın mühürlenmiş sureti var.
Şehir, paramparça bir mozaik gibi,
Kendi kayıp ikonalarını (4) arıyor.
Puslu vitray camlarının ardında
Sessiz bir devrim uykuda,
Ve sokaklar, antik tanrılar tarafından
terk edilmiş Olympos gibi,
Kendi gölgelerini yiyerek tükeniyorlar.
Hangi ferman, hangi kadim yemin
Bu tozlanmış tapınakları koruyabilir?
Hangi karanlık omuzlanır ,
asırlardır düşmeyen bu melankoliyi?


VII. İdam Edilmiş Bir Kitabın Dipnotları

Ve şimdi eski yasaların sayfalarını çevirin.
Her satırın altında bir ceset yatıyor.
Ve her cümle, bir zindanın paslı kapısında
Asılı kalmış bir anahtar gibi.
Hangi kral, hangi şair,
Bu unutulmuş harfleri geri getirebilir?
Zamanın omuzlarına çökmüş bu laneti
Kim tersine çevirebilir?
Gizli bir mahkemede yargılandı kelimeler
ve idam edildiler.
Artık kimse konuşmuyor.
Bir alfabe susturulduğunda,
Hangi ses, hangi yankı,
Onun boşluğunu doldurabilir?
Bir gölge gibi sızıyor eski kelimeler
Şehrin çatlak kaldırımlarından.
Ve her adım,
Zamanın mahzenine atılmış bir mühür gibi,
kendi sessizliğine gömülüyor.


VIII. Karanlık Tefrikalar

Şehrin damarlarında zehirli mürekkep akıyor,
Ve unutulmuş bir mahkeme kaydında
Bir çocuğun adı karalanıyor.
Sokaklar, bir keman teli gibi gerilmiş,
Üzerinden geçen her adım bir ağıt.
Bir kilise kapısında uyuyor eski zamanlar,
Ve bir fahişe, cebinde bir mermi taşıyor.
Zamanı gelince kendi kafasına sıkmak için.
Bütün diller kesilmiş,
Bütün saatler geri alınmış.
Nehirler bile tersine akıyor burada,
Bir balık, ölmeden önce son kez dua ediyor.
Kutsanmış olanlar,
En önce unutulanlar olur.
Bu hep böyleydi ve böyle olacak ebediyete kadar.

IX. Geceyi Çözen Parşömen

Tarih palimpsest (5) gibi, eski kelimeler kazınıp yenileri yazılmış.
Fakat hangi yazar, hangi bilge
Ölü dillerin küllerini savurabilir ki rüzgâra?
Sokaklarda yankılanan adımlar,
Birer mühür gibi kapanıyor geçmişin üzerine.
Bir tapınak, altın suyuna batırılmış bir suç gibi,
Her taşında unutturulmuş bir ihanet taşır.
Ve çan kuleleri, insanların unutkanlığını fısıldıyor.
Tarih yalnızca galipler için yazılmaz,
Bazen de düşenlerin ayak bileklerine bağlanan bir taş olur.
Ve o taş, bir nehrin dibinde,
Zamanın en eski sırlarını saklar.
Gecenin çeperinde titrerken gaz lambaları,
Unutulmuş bir alfabeden harfler döküyor kaldırımlara.
Her harf, bir cellâdın göğsünden süzülen bir kan damlası gibi.
Ve her kan damlası, bir suikastın en kadim şifresidir sanki.
Şehir suskun.
Fermanlar çoktan yakılmış.
Ve belki de en büyük lanet budur:
Kendi tarihini hatırlamayan bir şehir.


X. Melankolinin Parşömeni

Unutulmuş arşivlerde soluk bir ferman:
Sonsuz sürgüne mahkûm edilmiş isimler.
Bir çocuk doğmadan ölü ilan edilmiş,
Onun göbek bağını bir fermanın kenarına iliştirmişler.
Şehir, uyuşturulmuş bir anarşist gibi titriyor,
Ve sokaklar, üzerinde uyuyanları reddediyor.
Ruhban sınıfı, mermer sütunların arkasına saklanmış,
Çünkü kelimeler artık ayaklanıyor.
Bir tını yükseliyor uzaklardan:
Bu ne bir marş, ne bir ağıt,
Belki de yalnızca bir giyotinin
Alnından damlayan sessizlik.
Bir ferman yakıldı.
Ve o gün, susan diller
Kendi mezar taşlarını yazmaya başladı.
Tarih, yalnızca kazananların değil,
unutanların da yazdığı bir mezar taşıdır.



(1) Katakomblar yeraltında bulunan çoğunlukla ölülerin gömülmesine hizmet eden tonozlu yapılardır.
(2) Hermetik; tüm gizem olgularını zaman ve mekan sınırlamasını kabul etmeyerek ele alan yaşam tarzı ve felsefedir.
(3) Ezoterik; derin bilgiler ile sırların ehil olmayanlara söylenmeden, bir bilge tarafından sadece alanında ehil olan kişilere öğretilmesi demektir.
(4) İkona ; Ortodoks kültüründe İsa’nın, Meryem’in, azizlerin, meleklerin ve kutsal olayların resmedildiği duvarlara ya da ahşap levhalar üzerine yapılan tasvirlerdir.
(5) Palimpsest; insanların henüz kağıt üretimi yokken bir şeyler yazmak için ürettikleri parşömenin üzerine kazıdıkları yazıların, henüz izleri silinmeden bir başka yazının eklenmesi halinde, izlerin iç içe geçmesi, yok olmadan bir yenisinin eklenmesi durumunda kullanılan bir terimdir.



Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (16)

5.0

100% (16)

Tarihin kanlı parşömeni Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Tarihin kanlı parşömeni şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TARİHİN KANLI PARŞÖMENİ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Tüya
Tüya, @tuya
12.2.2025 15:35:15
Sayın Adam; "Şehir suskun.", kendi tarihini hatırlamıyor belki; ama siz, kronolojisi fantastik bu çalışmanızla, destanımsı kıldınız o mekanları; tarihleriyle, mitleri ve kültürüyle beraber...

Üslubunuz her daim unik, öğreci ve sevilesi.

Çok teşekkür ederim zengin sayfanıza ve size,

Saygı ve selam ile.
Ahmet Coşkun 1
Ahmet Coşkun 1, @ahmetcoskun1
12.2.2025 14:37:01
5 puan verdi
Emek var olsun efendim
kutluyorum,,,
nejat hoca
nejat hoca, @nejathoca
12.2.2025 11:23:37
5 puan verdi
Tarihin acı dolu sayfalarını ve savaşların izlerini anlatan bir şiir. Okuyucuya, geçmişin izleriyle yüzleşme fırsatı sunmuş şairimiz.Bir destan yazmış adeta.Tarih ayaklanmış,acılar ortaya çıkmış. Kutluyorum usta. Saygıyla.
YANILGI USTASI
YANILGI USTASI , @yanilgiustasi
12.2.2025 08:17:48


"Çünkü tarih yalnızca istenileni hatırlar."

Çok emek verilmiş , her satırı bir ilim kapısı .

kutlarım değerli kalemi.
Selam ve saygılarımla.
Suphi sekü
Suphi sekü, @suphiseku
12.2.2025 00:54:44
5 puan verdi
Bizim günümüzde, hermetik ve ezoterik ilimlere çok inanılasa, tarihte kaldığı düşünülse bile, Yahudiler hem bu ilimlere vakıf, hem de çok iyi kullanmaktadır
Yazınızdan istifade ettik. Makkaleniz çok değerli
Çok teşekkür ederim hocam
Selâm duam ve saygımla efendim
ASIKLUZUMSUZ
ASIKLUZUMSUZ, @asikluzumsuz
12.2.2025 00:06:11
5 puan verdi
Kutladım dostu ve eserini
Gönlüne ömrüne bereket
Allah'a emanet olasın, sağlıcakla kalasın
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ