0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
171
Okunma
Bir ülkede bilgiler, bir avuç kudretlinin avuçlarında,
Doğruyu bilmek bir yana, bilmekten korkulursa,
Söylenen sözler yalnız onların buyruğuysa,
İnanç sahte, hakikat ise zindanlara hapsedilmişse,
Kim inanır Allah’a, kim secde eder güce?
Elleriyle dokunur kılıçlara, yürekleriyle değil,
Hakikati susturur, adaleti kör eder bu düzen,
Ve insanlar, güce biat etmeyi iman sanır,
Oysa hakikat uzak, vicdan sessiz,
Korkularla yoğrulur dualar, yalanlarla beslenir umutlar...
Musa’nın asası gibi doğruları haykıranlar,
Zulme başkaldıran o ateşin yürekleri,
Firavunun sarayında fitneci ilan edilir,
Hakikatin ışığına gözlerini kapatanlar,
Kendi karanlıklarını kurtuluş bilir...
Ey Firavunlar! Zulmün tahtında oturanlar,
Kendi gölgesini kurtarıcı ilan edenler,
Hangi aynada görünür kendi yalanınız?
Hangi dilin dua eder seni affetmesi için?
Ve hangi kalp inanır sana,
Kendi çürümüşlüğünü ilah diye sunan?
Avutulan toplumlar,
Görmez misiniz kendi çöküşünüzü?
Altında ezildiğiniz o yük sizin değil mi?
Neden susar diliniz, neden görmez gözleriniz?
Neden bu zulme el açıp dua edersiniz?
Susturulan her hakikat,
Çürüyen bir toplumun mezar taşıdır,
Ve mezar taşlarına yazılan dualar,
Sahte kurtuluşların yalanıdır.
Hakikat bir bıçak gibi, keskin ve soğuk,
Ve o bıçak yalnız gerçeği savunanların elindedir...
Güce biat edenler,
Birer köledir aslında kendi korkularına,
Ve korkuları bir duvar örer,
Hakikatin karşısına, bir set çeker.
Oysa setler yıkılır, duvarlar çöker,
Ve hakikat bir çağlayan gibi akar,
Yıkılan her duvarın altında,
Zulüm sahiplerinin can pazarı kurulur...
Ey insanlar!
Yalanın rehavetinde uyutulan,
Hakikati susturmak için diz çöken,
Bu dünya sizin değil,
Gözünüzün önünde akıp giden zaman,
Bir gün sizden de hesap soracak Yaradan...
Musa’yı bozguncu ilan edenler,
Kendi çöküşünü hazırlayanlardır.
Ve her Firavun, kendi zulmünde boğulmuştur.
Tarih şahittir bu hikayeye,
Ama gözleri kapalı olanlar, tarihi okuyamazlar...
Bugünün Firavunları; medya saraylarında oturur,
Halkı kandıran kelimelerle, yalanlarını süsler.
Kendi sesinden başka sese tahammülü yoktur,
Ve Musa’nın her çağda bir adı vardır,
Ama her çağda bir zulümle savaşı asıldır..
İşte böyle çürür toplumlar,
Hakikate sırt çevirenler,
Zulme rıza gösterenler,
Yalanı iman sananlar,
Kendi mezarını elleriyle kazarlar...
Ey vicdan sahipleri!
Hakikati haykıran dilleriniz susturulmasın.
Gecenin karanlığında bir mum yakın,
Bir kibrit çakın,
Zulüm karanlığını delip geçen bir ışık olun.
Çünkü sessizlik,
Zulme atılan her adımı onaylamaktır...
Hakikat, bir kor gibidir,
Elinizi yakabilir ama ruhunuzu temizler.
Güce tapanlar, yanar kendi putlarında,
Ama hakikati savunanlar,
Ebedi huzurun gölgesinde kalır...
Güce mi tapıyorsunuz ey kalabalıklar?
Allah’a iman etmek,
Güç karşısında hakikati savunmaktır.
Ve hakikati savunmak,
Zalimlerin tahtını sarsmaktır...
Düşünün bir kez olsun,
Kimin huzuruna çıkacağınızı.
Güce mi hesap vereceksiniz?
Yoksa tüm evrenin yaratıcısına mı?
Çünkü o gün geldiğinde,
Hakikat saracak sizi,
Ve yalanlarınız, size şahitlik yapacak...
Zulüm biter, hakikat kalır.
Firavunlar gider, Musa’lar hatırlanır.
Ve her dua, bir hakikatin yankısıdır.
Ey hakikatin yolcuları,
Diz çökmeden, susmadan,
Hakikatin izinde yürüyün.
Çünkü yalnız Allah’a iman edenler,
Gerçek kurtuluşa ererler...
Bahadır Hataylı/22.01.2025/Namazgah/İST
5.0
100% (1)