İmge, hayâl çöplüğü şiir-şair maskara ! Edebi kültür zayıf, okumaz aruz-hece... Düzen-uyak-ölçü yok, dili atar mezara ; Olmalı serbest nazım ! Nâzım-Ârif-Veli’ce.
<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> (Nazım Hikmet - Arif Nihat Asya - Orhan Veli Kanık) ================================================== Serbest nazmın ilk büyük ustası Nazım Hikmet’ in ilk şiir kitabı hece ölçülü şiirlerden oluşmaktadır.Her şiirinde mutlaka şiir dili, uyak ve kompozisyon vardır.Yahya Kemal’dan aldığı İstanbul Türkçeli şiir dili de onu dünya çapında şair yapmıştır.
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Değerli Hocam İnsanlar desinlere koşmaktan, işin hakikâtini hep es geçiyorlar. Varsa BEN, yoksa BEN... Ben dediysem doğrudur, ben yaparsam olurdalar. Toplumun genel kabullerinden çok, bu kompleksli tiplerin kaprisleri daha önemlidir kendilerince. Çok önemli bir konuyu, TAŞI TAM GEDİĞİNE KOYARAK anlatmışsınız. Gönülden kutluyorum. Kalbî muhabbetimle.
Desteğini köklerinden almayan hiçbir hareket, güzellik, yaşanmışlık, Sanat ve fikir gelecekten nasiplenemez.Şiir de şüphesiz bunlardan biri. Zıtlığın içinde de aynı uyum yatar.
İmge, hayâl çöplüğü şiir-şair maskara ! Edebi kültür zayıf, okumaz aruz-hece... Düzen-uyak-ölçü yok, dili atar mezara ; Olmalı serbest nazım ! Nâzım-Ârif-Veli’ce. ******************************************************** bir kitap yükü anlam,dört mısrada yüklüce...Selam ile ***
Teşekkürler hocam bir eğitimciye yakışanı işledi yine yüce yüreğiniz... Allah razı olsun,yine kıssadan hissemi alıp çıkıyorum sayfadan... Selam ve dualarımla
Şiir serbestledikçe başka başka şeyler çıkar oldu bence serbestte bu değil serbesttede kurallar vardır romanı parçalayıp altalta koyarak şiir kovalamak nafile illa şiir yazmak şart değil ki makale türüde dener yazar insan ama şiirse şiir gibi olmalı bence dilinize yüreğinize sağlık kaleminiz daim olsun
tebrikler ustad... her şiir şiir değil her yazanda şair değil.. ders verici ve ustadlarımızı anlama yolunda ışıktı... yüreğiniz daim olsun efendim..saygılarımla
İmge, hayâl çöplüğü şiir-şair maskara ! Edebi kültür zayıf, okumaz aruz-hece... Düzen-uyak-ölçü yok, dili atar mezara ; Olmalı serbest nazım ! Nâzım-Ârif-Veli’ce. **************KAYGILARINIZA KATILMAMAK MÜMKÜN DEGİL YAZI BİLE OLMAYACAK ŞEYLE RŞİİR OLUYOR BEN CAHİLİN BİLE ANLAMASI MÜMKÜN DEĞİL SELAM VE DUA İLE
Sonuna kadar sizinle aynı fikirde olduğumu belirtmek isterim hocam. Malesef serbest şiir diyerek bir kurgu ve kompozisyon bütünlüğünden uzak imge yığınlarını önümüze sunan birçok arkadaşımı görmek beni de üzmekte. Çoğu zaman şiirin şekline bakarak bunu anlamak mümkün oluyor. Tıklıyarak açıyor ve peşinden tekrar tıklayıp sayfasını kapatıyorum. Umarım o arkadaşlarımız daha işin başındadırlar ve siz değerli ustalarımızı okudukça kendilerini yetiştireceklerdir. Kaleminize ve ders dolu dizenize takdirlerimle.
NAZIM HİKMET'İN KENDİ İFADELERİYLE SANAT ANLAYIŞI """"""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""" Nâzım Hikmet 1938'de başlayan cezaevi yıllarında yeni yeni denemeler yapıyor, şiirine değişik sesler, tonlar, söyleyiş özellikleri katmak istiyordu. 1939-40'ta yazdığı "Ceviz Ağacı ile Topal Yunus'un Hikâyesi", "Şaban Oğlu Selim ile Kitabı" gibi şiirleriyle eşi Piraye'ye mektup tarzında yazdığı şiirlerinde, şiirle öykü anlatmanın değişik yollarını araştırıyordu. Bu çabalarını Kemal Tahir'e yazdığı bir mektupta şöyle anlatır: "Şekli tayin eden muhtevadır. İyi, doğru. Fakat muhtevada renk, koku, ahenk, resim falan filan en muğlak akışlarıyla mevcut. Kaldı ki bu muhtevayı aktif olarak, sadece fotoğraf adesesi gibi değil, bu muhteva üzerinde müessir olarak en uygun çerçevesinde şekilleyecek üslubun ne kadar çok taraflı olması lazım... (...) Bir iki mısra yazıyorum, bozuyorum. Beğenmiyorum (...) Realiteyi daha yüksek, daha doğru, ona daha layık bir şekilde ifadeyi araştırıyorum."
1941'de yazmaya başladığı başyapıtı İnsan Manzaraları ya da Memleketimden İnsan Manzaraları'nda II. Meşrutiyetten bu yana Türkiye'nin toplumsal tarihini yansıtmayı amaçlıyordu. Kendi başına ne şiir, ne öykü, ne roman, ne senaryo, ne oyun, ne tarih olan, ama bütün bu türlerden öğeler içeren İnsan Manzaraları'nda ne yapmak istediğini Kemal Tahir'e şöyle açıklar: "1) İstiyorum ki okuyucu 12 000 mısraı bitirdikten sonra vıcık vıcık insan kaynaşan bir mahşerden geçmiş olsun. 2) İstiyorum ki bu insan mahşerinin konkre ifadesi okuyucuya ana hattında muayyen bir devirdeki, muhtelif sınıflara mensup Türkiye insanları vasıtasıyla Türkiye'nin muayyen bir tarihi devresini sosyal durumunu anlatsın. Tabii donmuş halde değil, diyalektik seyri ve akışıyla. 3) İstiyorum ki, ikinci planda, Türkiye cemiyetini çevreleyen dünya durumu -muayyen bir devrede- anlaşılsın. 4) İstiyorum ki -nereden gelinip nerede olunduğu, nereye gidildiği sualine- sahamın içinde azami imkânlarla cevap verilsin."
Sovyetler Birliği yıllarında yazdığı şiirlerinde üslubu daha yumuşamıştır. Yurt özlemini, barışa, gelecek güzel günlere olan inancını, aşkı, umudu, umutsuzluğu, ölümü, "insana özgü olan her şeyi" konu alır. 1961'den başlayarak şiirinde yeni bir aşama sayılan "Saman Sarısı", "Havana Röportajı" gibi uzun şiirlerinde düzyazı ve özgür çağrışımlardan yararlanırken, şiirini gerçeküstü kavrayışın imkânlarına açar. İsmi etrafında birçok polemik ve siyasi tartışma yapılan şair hakkında Cemal Süreya'nın tespiti, bütün bu polemik ve çekişmelere set çekecek yapıdadır: "Şimdilerde Nâzım Hikmet'i değerlendiren iki aşırı uç belirmiş bulunuyor: kimi yazar onu dünyanın en büyük şairi olarak anarken, kimi yazar da sadece siyasal bir bildirinin taşıyıcısı olarak görmek istiyor. Kuşkusuz bu iki ucun ikisi de siyasal bir tavırdan çıkıyor. Hele sosyalizme karşı olanların Nâzım Hikmet'in üstünü çizerken ileri sürdükleri kanıtlar bütünüyle şiir dışı şeyler. Bununla birlikte Nâzım Hikmet'i tapınılacak bir şair olarak görmeyi istemek de, sanırım, önce gerçekçilik açısından, onun anısına hayınlık etmek olacaktır."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.