bir tarafı kumral kokar serin alizelerin gönlünde beslediği bir tarafı kendisini göle banan maral
vaktin her beş seferinde gözlerini sersin ister benceremden içeri soy ağacında taze gelincik eteklerinde renklenen düş kelebeği ah o ebedi gülüşün senin
dudaklarımda yarım kalmış derviş ezgileri yüreğinin yarısını seninle üleşsin ister
ah bu ırkçı şehirler zenci avına çıkmış kir sokaklar Müslüman’ca sevilsin ister bir adam ah bu arteri kesilmiş ıssızlığın ölü bedenleri ah yine yetmedi yüzün- yetmedi gülüşün
ah bu yokluğun çekiç sesleri güven duygusunu yitirmiş kör duvarlar hangi kapıya el vursa el muamelesi hangi yüze yüz sürse terk edilmiş mutsuzluk kulübesi dahası isini yük edinmiş kandil abidesi aşınmış soluğunda bir sessizlik medresesi nereden bilsin yanmanın ve uyanmanın tonunu ah ülkesinde mülteci düşlerin sabır sandığında gizli yol ayetleri kendi cehenneminde kavrulmuş kül köpükleri
benceremin camlarında toz festivali dibinde yüzlerce boşluk devriyesi hep aynı korku aynı zorun tortusu beklemek bir akşam sokulasın ister usulca yanına çürümesin ister her şey gibi, hiçbir şey gibi yasta kalmış bütün sıfatları sevindirsin ister seninle
varlığın gövdesi her zaman bizden yanadır ister ki yokluk bu sefer de sınıfta kalsın
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hissedilerek ve içtenlikle, akıcı bir üslupla harika yazılmış, muhteşem güzellikteki yürek sesinizi gönülden kutluyorum tebrikler üstâdım. Aren- dost şairimiz kadar serbest şiir yorumlama becerim olmasa da yazdıklarına harfiyen katılıyorum, iyi ki böylesine güzel şiire aynı güzellikte yorum yazanlar var, her ikinizi de ayakta alkışlıyorum. Sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla. Esenlikler ve şiir dolu günler dileğiyle. Allah'a emanet olun.
her ikimiz adına da sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum sevgili Larmina. Aren şair her zaman olduğu gibi klasını konuşturmuş. O gerçekten de ayrı bir değerdir burada. Kıymet bilmek lazım.
her ikimiz adına da sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum sevgili Larmina. Aren şair her zaman olduğu gibi klasını konuşturmuş. O gerçekten de ayrı bir değerdir burada. Kıymet bilmek lazım.
Eski bir kapının kilit deliğinde duran anahtar, sarkık bağlantısında iki anahtar daha ve örümcek ağından anlıyoruz ki belki günler, belki aylar, belki yıllarca uğranılmamış… Ne o kapı açılmış ne diğer anahtarlar kullanılmış. Biri o kapı için ya diğer anahtarlar hangi kapılar için; belki de bir anahtar sandık içindir. O sandık ki değeri pahayla biçilmeyen tarihi birikimler, kim bilir? Kapı yarını, diğer büyük anahtar dünü, küçük anahtar bugünü mü temsil etmekte? Bilemiyoruz sadece düşünüp anlamaya çalışıyoruz.
‘’Tarihsizliğin Panzehri’’ Gerek coğrafyamızın yakın bölgelerinde gerek dünyanın diğer coğrafyalarına baktığımız da kaybolan medeniyetlerin arkasında bilinen en belirgin gerçek tarih şuurunun yaşatılmamasıdır. ‘’Panzehri’’ nedir peki? Tarihi doğru kaydetmek, doğru anlamak, geleceğe doğru taşımak… Henüz şiire bakmadan bu aciz bilgilerimiz belki de bizi tamamen ters köşe edecek… Zira Boran Kardeşim sever bizi ters köşeye yatırmayı :)
Şiiri anlamaya çalışmadan önce kardeşim en doğrusunu bilir ve hata edersek affola! Niyetimiz halistir…
‘’bir tarafı kumral kokar serin alizelerin gönlünde beslediği bir tarafı kendisini göle banan maral’’
Buradan anladığımızla resim ve başlıktan çıkarttığımız anlamların çöp olduğunu anlıyoruz. ‘’Sen öyle bir farksın ki bende kokun dahi farklı iki misk kokusunun aromasından, çöl sıcağında beni serinleten dişi ceylan gibi göletime giren sevdam!’’ Der gibi şiir… ‘’vaktin her beş seferinde gözlerini sersin ister benceremden içeri soy ağacında taze gelincik eteklerinde renklenen düş kelebeği ah o ebedi gülüşün senin’’
‘’Burada bir ayrılık gibi ama bu ayrılık hasreti anlatır gibi… Ayrıca ‘’benceremden’’ İmgesi 1. Tekil şahısa vurgu olarak ‘’Ben’’ ve ‘’Cerem’’ de ‘’ceren’’ e çağrışım olarak ‘’ceylan’’ a benzeterek bir kelimede iki betimle me gibi olağan üstü güzellikte bir gizem katmış şiire. Dolayısıyla burada şiir bana şöyle söylüyor: ‘’Beş vakit namaz gibi gel, seccadenin serilmesi gibi huzurla gir gönül penceremden… Soy ağacıma eklen, naif gelincik gibi yada düş kelebeği gibi zarif. Gülüşün yok mu hayat suyu gibi ebedi…’’
‘’dudaklarımda yarım kalmış derviş ezgileri yüreğinin yarısını seninle üleşsin ister’’
Yine birlikte olamamanın acısıyla güzel sözlerin ağızda yutkunulması ve bütün bunlara rağmen ‘’bencereden’’ anlıyoruz: ‘’Benliğimde ne varsa bendeyi senle paylaşmak isterim’’ Bak Boran’ım benim kabahatim yok şiir böyle söylüyor :)
‘’ah bu ırkçı şehirler zenci avına çıkmış kir sokaklar Müslüman’ca sevilsin ister bir adam ah bu arteri kesilmiş ıssızlığın ölü bedenleri ah yine yetmedi yüzün- yetmedi gülüşün’’
Ayıran nedenlerin öfkesi imgelerle bizlere aktarılırken ‘’Müslüman’ca sevilsin bir adan’’ İslam’ın sevgi temelli olduğuna vurgu olabileceği gibi ‘’Helalinden inzivaca’’ vurgu yapılarak engel olmaya kalkan ‘’Arter’’ ebeveynlerin göz ardı ettiği bu halis temiz sevgimize ‘’ah yine yetmedi yüzün-yetmedi gülüşün’’ diyerek güçsüzlük veya çaresizliği vurgulanıyor olabilir…
‘’ah bu yokluğun çekiç sesleri güven duygusunu yitirmiş kör duvarlar hangi kapıya el vursa el muamelesi hangi yüze yüz sürse terk edilmiş mutsuzluk kulübesi dahası isini yük edinmiş kandil abidesi aşınmış soluğunda bir sessizlik medresesi nereden bilsin yanmanın ve uyanmanın tonunu ah ülkesinde mülteci düşlerin sabır sandığında gizli yol ayetleri kendi cehenneminde kavrulmuş kül köpükleri’’
Burada kardeşim o kadar çok şeyler var ki nasıl nereden tutacağımı bilemiyorum. Açarak yazmaya kalksam oldukça uzun sürecek. Sen diyorsun ki şimdi: ‘’Ben o kadar gönül patlattım sen üşenirsin yazmaya, nasıl bir kardeşsin’’ Hakkın var demeye de şiirde patlamayan o çekiçleri kafamda patlatmaya da eğer üşenirsem:)
Yakın bildiklerinin arkanda durmaması ne büyük hayal kırıklığı. ‘’Bir yuvayı inşa etmek için eksik çekiçlere ne demeli? Yaslandığın duvarların çökmesi ne acı; kendinden bildiğinin el olması da cabası… Hangi yüzden merhamet beklense mutsuzluk akar, eşeğe semeri dahi yük gelir de sessiz ce kaçar… Bütün her şeyi tecrübe etmiş te sessiz kalan el nerden bilir ki içimde ki yangını? Ki ben kendi içimde mülteci, sabır sandığında dolan izlerin peşinde dolanan dilenci’’ ‘’benceremin camlarında toz festivali dibinde yüzlerce boşluk devriyesi hep aynı korku aynı zorun tortusu beklemek bir akşam sokulasın ister usulca yanına çürümesin ister her şey gibi, hiçbir şey gibi yasta kalmış bütün sıfatları sevindirsin ister seninle’’
Burada da kullanılan ‘’benceremin’’ imgesinden yola çıkarak: ‘’Şimdi yokluk bende ceren’sizlik toz gibi üşüşmekte, altını dolduran aşksız kalan günler hep aynı korkuyu üflemekte. Hasretime bir sürpriz sokulsan usulca… Sapasağlam dimdik hiçbir şeye benzemeyen kuvvetle sevindirsin isterim’’
‘’varlığın gövdesi her zaman bizden yanadır ister ki yokluk bu sefer de sınıfta kalsın’’
Finale dokunmasak mı çünkü oldukça vurucu. ‘’Varlığın gövdesi bizden yanadır’’ Allah bizimle beraberdir, zira biz inanmış ve haklıyız. ‘’ister ki yokluk bu sefer de sınıfta kalsın’’ Yanımız da olmayanlar anlamında kullanılmış gibime gelmekte.
Canım kardeşim, Şiirine ne söylesek azdır. En doğrusunu sen bilirsin. Biz acizane hissettiklerimiz dillendirdik… Şiir paylaşılınca okurundur ama şunu belirtmeliyim ki ‘’anladığı kadarıyla okurun, tamamı yine şairindir.’’ Sürçü lisanımız olduysa affola…
Bu yorum binlerce madeni plaketten daha değerlidir.
Şiire dair yüzeyin ötesine geçmek, metnin en ince detaylarını, soyut anlamlarını ve naçizane şairin derin/ düşünsel, duygusal katmanlarını ortaya çıkarmak, şiirin arka planındaki gizli, soyut ve çok katmanlı anlamları keşfetmek, ultrasonografik bir bakış açısının varlığına işarettir.
Bakmakla görmek arasındaki fark budur. Bazıları gözlerini kapadığında karanlığını içindeki ışığı böyle görürler işte.
Sevgili üstadım Aren şairin gözleri deniz gibi derindir. Şu yorumun değerini hiçbir ölçü aleti ölçemez. Terazinin bir kefesine dünyanın bütün maddi değerlerini koyalım, diğer tarafına da şu yorumu .. Yorum daha ağır basar.
Hayatta her şey geçer, ama Aren şairin saygısı ve sevgisi/dostluğu hep baki kalır.
Her ne kadar şiir kelimelerle bir şeyler ifade etmeye çalışsa da susma hakkı şairine, konuşma hakkı ise yorumcuya aittir. Yani yorum şiirin sesidir. Yani yorum, şiirin söylemek istediği "sesi" dışa çıkarır.
Şiirin her bir kelimesi, imgeleri ve duygusal yükleri bir odanın parçacıklarıdır.
Yani diyeceğim o ki, Sevgili Aren Şair, doğru anahtarı seçerek kapıyı aralamış, şiirin ana dilini ritmini ve sesini fevkalede bir ustalıkla açığa çıkarmış. Gerçekten de hayran kaldım, hem de çok.
Eyvallah, Allah razı olsun. Allah iki cihanda da varlığını güzel eylesin.
Bu yorum binlerce madeni plaketten daha değerlidir.
Şiire dair yüzeyin ötesine geçmek, metnin en ince detaylarını, soyut anlamlarını ve naçizane şairin derin/ düşünsel, duygusal katmanlarını ortaya çıkarmak, şiirin arka planındaki gizli, soyut ve çok katmanlı anlamları keşfetmek, ultrasonografik bir bakış açısının varlığına işarettir.
Bakmakla görmek arasındaki fark budur. Bazıları gözlerini kapadığında karanlığını içindeki ışığı böyle görürler işte.
Sevgili üstadım Aren şairin gözleri deniz gibi derindir. Şu yorumun değerini hiçbir ölçü aleti ölçemez. Terazinin bir kefesine dünyanın bütün maddi değerlerini koyalım, diğer tarafına da şu yorumu .. Yorum daha ağır basar.
Hayatta her şey geçer, ama Aren şairin saygısı ve sevgisi/dostluğu hep baki kalır.
Her ne kadar şiir kelimelerle bir şeyler ifade etmeye çalışsa da susma hakkı şairine, konuşma hakkı ise yorumcuya aittir. Yani yorum şiirin sesidir. Yani yorum, şiirin söylemek istediği "sesi" dışa çıkarır.
Şiirin her bir kelimesi, imgeleri ve duygusal yükleri bir odanın parçacıklarıdır.
Yani diyeceğim o ki, Sevgili Aren Şair, doğru anahtarı seçerek kapıyı aralamış, şiirin ana dilini ritmini ve sesini fevkalede bir ustalıkla açığa çıkarmış. Gerçekten de hayran kaldım, hem de çok.
Eyvallah, Allah razı olsun. Allah iki cihanda da varlığını güzel eylesin.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.