2
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
523
Okunma
çeliğe su veren savrularla bana beni anlatan
rüzgarının döndürdüğü başımı
senin gözlerin değilmi
penceresinden dünyanın geçtiği panteon
sesin sese sarıldığı
boşluğun boşluğa
ışık dağılır bin yıl öteden gelir
denizin kayalara çarptığı gibi
senin dövdüğün demirin ergimiş ışığını getirir
bırakmaz beni gündelik yaşamın çarkına
başımın yumuşak dalgasında dolaşan ellerin
çiçekle dolu bir dal gibi uzuyor
o ben değil miyim
mumun ortasındaki ip
düşünce havuzunda titreyen
kuyruğu kısılmış hayvan
eğretileme, usanç ve acıdan
geçtiği çağa yadırgı bakan değil miyim
yüzünün minesi durmaksızın çatırdayan
.