Cesâretin FehâmetiHer kim, bilmedi fehâmetini cesâretin, Zillet içinde tadını çıkartsın esâretin… Fazîlet halkasında en başta gelir yeri, Olmazsa olmazıdır o şânlı emâretin… Korkak olan nâmusunu dahi rehîn verir, Temel sulanınca, bekâ tutmaz imâretin… Hiçbir korkağa zafer anıtı dikilmedi, Kaynağıdır şüphesiz, her türlü şerâretin… Sevginin kıt olduğu kalpte kök salar korku, Çile dolu ömründe, kaybetme şetâretin… Her şey zıddıyla kâim olur dehr-i fânide, Eksik olmaz yoksa, hayâtında merâretin… Âl-i İmrân, yüzotuzdokuz muştuyu verir, Leş değilsin. Kalk ayağa, göster mahâretin’… Eşref-i mahluk pâyesiyle halk edilen sen, Hakkını vermek için bekleme, sefâretin’… Korkunun kendisidir, insanın baş düşmanı, Isırgan otuyla alma zinhâr, tahâretin’… Fehâmet - Yücelik, büyüklük. Saygınlık, değer. Emâret - Beylik, emirlik. İmâret - Bayındırlık. Şerâret - Şerlilik, kötülük, fenalık. Şetâret - Şenlik. Şatır ve şuh olmak. Dehr-i Fâni - Fâni dünyâ, geçici dünyâ. Merâret - Acılık, tatsızlık. Mahâret - Ustalık, beceriklilik, üstadlık. Sefâret - Sefirlik, elçilik. Âl-i İmrân 139. Âyet: (Ey inananlar zâlimlere, yeryüzünde fesat çıkaranlara karşı) gevşemeyin, (yaptıklarından dolayı da) üzülmeyin! Eğer (gerçekten) mü’minseniz mutlaka onlara gâlip geleceksiniz (ve inandığınız sürece de gâlip gelmeye, üstün olmaya devâm edeceksiniz). Usta kalemlere teşekkürlerimle: Elbet vardır hayâtın kârı kadar zarârı Yol kısa bitecek bir gün elbet ticâretin... ŞİİRLERİN ŞAİRİ Bu nasıl bir şiirdir ki ma’nâsı çok derin Aldı götürdü bizi semâya harâretin. andelip |
ö güzelim Türkçenin içine sıçmışlığın kesin
ve o kokuyu beğenenlerin olduğu da elbet...
eyvallah.