Keşke gelseniz
Gelseniz de,
Kışı, Karın, tipinin altında geçirmek mecburiyetinde kalan ağacımın Yapraklarını dökmüş kırık dallarına bir nebze teselli olsanız… Gelseniz de, Sarsanız… Bir sarılsanız yalnızlığıma… Yalancıktan da olsa bir iki şey sorsanız… Avucunuzdan buğday tanelerini yiyen bir serçe kabul etseniz beni… Hırkanıza dokunsam… Dudağınızdan öpse hindiba… Yanağınıza değse rüzgâr… Gülümsemeniz ne kadar mutlu eder bir bilseniz beni, ne kadar… Saçlarıma parmaklarınızı taksanız… Soğuklarıma bir ışık yaksanız… İçseniz de beni; dilimden, boğazımdan içime aksanız… Öyle inandım, Öyle güvendim… Sizde o nezaket, Sizde o zarafet var diye geldim ben… Hiç şüphem olmadı sizinle yol yürüyeceğimden… Biliyorum Kırıntılarım ve döküntülerim haddinden fazla… Keşke gelseniz şikarla nazla… Keşke gelseniz düğünle sazla… Keşke gelseniz… Keşke… Keşke… |