Mezopotamya
Dağların heybeti ve yalnızlığı,
Çeker beni huşu içinde dik duruşa. Ne olacak bu halimiz, Ey Mezopotamya, bak ne hale geldik! Gözlerimde dağların görkemi, Yüreğimde toprakların kokusu, Her bir taş, her bir çiçek, Anlatır geçmişin derin sırlarını. Yüzyıllar boyunca, medeniyetler kuruldu, Nehirlerin kıyısında hayaller yeşerdi. Fırtınalarla sarsıldı belki bu toprak, Ama umut hiç sönmedi, hep dirildi. Kıvrım kıvrım yollar, yürüdüm buralarda, Her adımda yankılanır tarihin sesi. Bazen bir çocuğun gülüşü, Bazen bir kadının gözyaşı, Her biri bir hikaye, bir efsane. Ey Mezopotamya, kültürlerin beşiği, Kültürlerin daldığı derin gölge, Gururla taşır kimliklerimizi, Her bir köşende saklı bir sır, Her bir sokakta yankılanan bir çığlık. Baharın neşesi, yazın sıcaklığı, Sonbaharın hüzünlü sarısı, Kışın soğuk rüzgarı, Her mevsim bir başka ruhu taşır, Birbirine karışan hayallerle dolu. Dağların zirvesinde özgürlük ararken, Yalnızlık içinde haykıran sesim, Bu topraklarda yankılanır, Duy sesimi, ey kadim yurt! Birlikte yeniden canlanalım, Yaşanmışlıkların izinde, Birlikte yürüyelim, Huzurun peşinde, Geleceğe umutla dolarak. Gözlerimde dağların görkemi, Her bir zirve, her bir vadi, Sonsuzluğa açılan kapılar, Beni çağırıyor, beni bekliyor. |