0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
248
Okunma

ziyafet
öğretmen; herkesten para toplar! hemen yemek hazırlatır
‘el-pençe divan’ durur, rakı-meze hazırdır..
leblebi, fıstık, fındık, horoz, yoğurt, turşu buldurur
valizine bal-peynir, süt, yoğurt, dolaz doldurur
.
“köy namına”, “okul hayrına” diye, para kabul etmez kimse
köylüler de fırsat kolluyorlardı, getirdiler Allah ne verdiyse;
bu sayede göya gebe bıraktılar, ö(ğ)retmence(ği)zimizi,
kollamazlardı öğsüzü-yetimi, yaşlıyı, fakiri, Allahın garibini
.
zavallı öğretmen; müfettiş kitaplarını satar, para toplar
bilmezdik; “çiçeklerin dili” kitabı ne işimize yarar
hangi imt(ih)anda karşımıza çıkar;
ne verir, ne öğretir, ne faydası var..
.
hiç birimiz adı geçen çiçekleri, görmemişti,
yetiştirmemiş, koklamamıştı, rengini de bilmezdi
hatta adlarını bile adam gibi telaffuz edemedik
bi dene “nergiz” vardı aş(i)na gelen, tanıdık bildik,
.
Keklikoğlunun güçcük kızı
ağabeymin akranı
onu da görsem tanımam, çok oldular köyden göçeli
acaba adı hâlâ Nergiz mi?
.
sanmıyorum o kitabı alanlar, “çiçeklerin dilini” okumuş olsunlar
belki de kitap okumaktan bu yüzden caydılar, karacahil kaldılar..
şiire, çiçeğe hor baktılar o kitabı okuyanlar, ya da okuyamayanlar
çocuklar, analar-babalar, sayfalarını karıştıranlar
.
bizim köyde yaygın cahilliğin belki; en büyük müsebbibi
o zoraki satılan müfettişin kitabı “çiçeklerin dili”
o kifayetsiz öğretmen, o “iriyarı, çatıkkaşlı” “karı sesli” müfettiş,
ya da yalakalık adına altmış kuruşluk alış-veriş
.
öğretmenimiz de herşeylerden memnun du artık
yüzünde gülücükler bereketlendi, herkesle barışık
vazgeçti çocukları belletmekten-okutmaktan
herkes aldı o kitaptan, o sayede yırtdık, “sıra dayağından”
.
biz de; farkına vardık; okuldan, öğretmenden, çiftçilikten maada
“çiçekler” vardı bizim bildiklerimizden başka
hatta çiçeklerin de dili
okul bizim için değil, devlet memuru öğretmen içindi
.
hatta müfettiş içindi; bal-peynir, süt, yoğurt, dolaz
bal, süt-yoğurt, yumurta, horazı olmayan köylü olamaz
dedemden yeni ayrıldık, bizim hiş bişiyimiz yoktu tabi
“hiş” hiş bir şey sayılmazdı; “okumak mezburiyetti”