0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
206
Okunma
„Sevgili Genco gibi yıllar boyunca yeni kuşaklara mutluluk, bilgi ve coşku sunan çalışkan insanların yitip gitmesi içimizi acıtıyor. Ne çok oyunuyla yüreklerimizde yer etmişti. Her temsili sahneye hazır olana dek derin araştırmayı içerirdi. Yalnız teatral özelliği değil, müziği, edebiyatı, hatta dansı da içinde barındırırdı. Umarım yeni kuşaklarımız da onun disiplininden ve yaratıcılığından örnek alırlar. Şarkı, dans, tek kişilik oyunlarla, vurgularıyla Nâzım’ın şiirlerine boyut katan, sonradan Fazıl Say ile yarattığı o görkemli orkestra kurgusuyla yeniliklere kapılar açan Genco! Böylesi çok boyutlu ve çok donanımlı sanatçılar artık bu cihana çok sık gelmiyor. O, başlıbaşına bir okuldu.
…
HAKAN ŞENSOY ANLATIYOR
Ünlü kemancımız ve orkestra şefimiz Hakan Şensoy, Genco Erkal ile telefonda tanıştığını söylüyor. “İlk çalışmamız için Genco, ben sizin çalışma ortamınıza, nereye olsa gelirim” diyerek israr eder. Ve İTÜ’deki sınıfta buluşurlar.
“Eser çetrefil pasajlar içeriyordu. Başladıktan 6-7 saniye sonra metin giriyordu. Genco benim atak vermeme gerek duymadan esere başladı. Parçaların içindeki girişleri incelemiş, çalışmıştı. Benden hiç giriş almadan da eseri okuyup tamamladı. Orkestralı provada da bütün antreleri biliyordu. Rahatsız olduğu için genel provaya gelemedi. Doğrudan temsile başladık. Genco yine kendi yerinden kusursuz bir şekilde giriyordu. O güne dek mesleğine bu kadar önem veren, bu denli gözeten ve bu denli estetik yaklaşım gösteren başka bir sanatçıya rastlamamıştım. Şefi çok iyi takip ediyordu. Bu zor eser bittiğinde büyük bir tezahüratla karşılandı. Bütün salon ayaktaydı. Bu başlı başına bir sanat olayı idi. Sonra neredeyse bütün salon kulisi tıklım tıklım doldurdu. Ne mutlu bana ki şef olarak sahnede Genco’yu sol yanımda dinleme, izleme ve dahası insan olarak ondan örnek almak deneyimini yaşadım.” (Sayın Evin İlyasoğlu’nun 07 Ağustos 2024 günü Cumhuriyet Gazetesi’nde GENCO BAŞLIBAŞINA BİR OKULDU adlı köşe yazısının başından ve sonundan alıntıdır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
Şiir deyince Nazım,
Tiyatro deyince sen varsın;
Senin Karekter, Deha ve Sanat Anlatışı‘na
Tiyatro‘da
erişemez hiçkimse şu an!
Bak nasil demiş bunu ölümsüz bir insan;()
„Ben bir Dağ’ım,
adım Nazım;
Sil-silelerle göğü yaran,
sarp, yüce ve ulaşılamayan
zirvede
bir şiirirm,
ve de asla ölümlü değilim!
Birileri benden korktular,
gövdemi hapislere soktular;
Coşkun dere sığarmı sığ yatağına,
dağ dap-daracık kabına?
Sığmadı,
fikirlerim dışarıda kaldı!
Yıllarca yalnızca hapsettiler gövdemi;
“Bu deri, bu kemik, bu et
zaten çürüyecekti!”
Diyerek
verdim hepsini toprağa, çürüttüm,
sürgün ve mahpuslarda
kavgamı besliyerek davamı yürüttüm;
Hakim, savcı, ve gardiyanlar öldüler,
ama beni öldüremediler.
En yüksek tepe
Everest ise()
Cho Ozu ikincisi;
Ben bir Dağ’ım adım Nazım,
asla ulaşamaz bana hiçbirisi
fikir ve şiirlerimle sonsuza dek varım.
Demekki insanın yalnızca
vucudu kavuşuyor toprağa;
Ölümsüz olanı fikir,
çürüyen vucut değil!
() Bu şiir PORTRELER (43) olarak 16.01.2024 tarihinde yayınlanmıştır.
()Everest 8878 metre yükseklikte Nepal ve Çin sınırı arasındaki Tibet bölgesinde. Cho Ozu ise Japonya’da 8201 metre yükseklikte.
5.0
100% (1)