0
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
504
Okunma

bir zamanlar tarla kuşu sohbeti olurdu ağaçların
bir zamanların sedirleri olsaydı şimdi
bugünkü koltuklarla yarışırdı
bense bugünkü aklımı eskisiyle değişmem
ama eskinin daha bir aydınlık ruhu vardı aynalarda
daha çetin kışları vardı eski karlar nerede şimdi
eski zorlu insanlarda
hatırlıyorum annemin pazen eteğinin
yorgun hatırı ah! amansız o koca kışlarda
şimdilerde sıcacık odaların televizyona bakan süslü duvarları
ihtişamlı yaşamların yalnızlık kokan bardakları var
eskiden bağ bahçe yorgunluğunun yerini
şimdi kredi kartlarının limitli limitsiz ağırlığı
bitkin omuzlarda
eskiden biliyorum
rüzgârlar bile coşkulu nameli eserdi dağ bayır
şimdi bitişik binaların dar sokakların yok bahçelerin
nefesi kesik kesik balkon rüzgârları var
essin essin yine de
çok ihtiyacı var saçlarımın yüzümün
ve tek tük kalmış miadı dolmuş renkli uçurtmaların
neyse değişim şart tabi
değişimlere ayak uydurmakta
zaman uzay çağına adım atmış durumda geriye çekilemez
dünyanın tutarsız tavırları ayar çekilemeyen dengesizlikleri
ışıklı dünyanın karanlık ağları aydınlık tarafları da var
var da var işte
sokaklarda dolaşan
canlı ruhlarla kayıp ruhların ayakları yan yana artık
kayıp ruhların durgun suları emen teknesinde tıklım tıklım ölü canlar
geçen ziyan günlerin izi kalmış mundar suratlarında
taşların sessizliği var dillerinin orta yerinde orada öylece oturup
yaşıyorum sanırlar kendilerini
sanrılar ağrılar içinde bile eğlenirler
ham bir elmanın ekşiliği yapışmış kıytırık suratlarına
ne zaman buluşsalar birbirleriyle hep aynı maskeyle dolaşır
ah! o dolapta bekleyen olgunlaşmış insan
kostümcüklerini giyerler yalancıktan
ayak parmaklarının ucu hep gölgeli hileli ayak oyunlarında
mahir oyun kurucular tekniğinde beş para etmez akıllarıyla
gerçeklere tokat atmayı severler
bazen de suya sabuna dokunmaz halleriyle
olaylara tepeden bakar yükseklerden uçarlar
emekçi yorgun insanların çabasına bakıp içten içe gülüp
dalga geçip göbek kaşırlar
kayıp ruhların ah! bu vurdum duymaz halleri
ölü düş canavarlarını beslerken oldukça kıyak kafalarıyla
hayata çöreklenmiş dev bacaklı küçük gövdeli örümceklere benzerler
sinsi ağlarındaysa en son kendi kanlarını içerler ağlatırlar zavallı tutsak kalplerini
acımasız tavırları ve vicdansız ruhlarıyla
hep boşa diklenirler dünya’ya insanlara
kıymetsiz hallerine aldırmadan
ve sırtlarına göbeklerine sığdırmaya çalıştıkları çoklu dünya mallarıyla
sidik yarışı yaparlar kimin sidiği diğerinin sidiğini yarı yolda bırakır
-işte o bilinmez bir muamma
...........
ayşe uçar
05082024
04:38