4
Yorum
38
Beğeni
0,0
Puan
500
Okunma

nem ve buğudan doğuyor sabah
ıslak çayırların ve güllerin serpilesi var güne
kuşluk öncesi uyku sendelemesi gözlerimde
kendimi yaşadığım tekrarlardan
topluyorum
ne bir eksik ne bir fazlayım hayata
düşündüm de
ölümlü mevsimlerden neyim eksik
sadece bir farkım var
ecel kucakladığında soğuk gövdemi
bir daha dönüşüm yok sana ey! dünya
geçip gittiğimde yıkayıp arındıracak tenimi
o bilindik mevsimler
ve
o anaç toprak
bir dondurma gibi eritecek ağzında sefil bedenimi
hücrelerimi kemiklerimi kafatasımdaki oyukları
çenemi dişlerimi saçlarımı
toprağın altında gizemli bir
gömüt gibi saklayacak
her zerrem yok
olana kadar
üstümde şehirler kurulacak şehirler yıkılacak
devletler kurulacak devletler yıkılacak
milletler türeyecek milletler telef olacak
zamanın eğrisinde beklenen
bilindik her şey olacak
iliklerimin
sıfır noktasına
kadar çürüyeceğim
toprak daha bir zenginleşecek
bol mineralli gübresiyle
kuşlar uçacak yine aynı gökyüzünde bulutlarla
güneş aynı doğacak yıldızlar aynı yerinde olacak
ruhumsa kıracak zincirlerini
dönüp bakmayacak doğuştan eş olduğu tatlı belalısına
eriyecek tırnaklarım ve saçlarım
dönme dolap gibi döngü
çemberlerinde
ve
bir gezginin daha yol defterinin
sayfaları savrulacak hiçliğin ortasında
rüzgârların ılık nefesinde dallarında hışırdayan
yaprakların bile ruhu hissetmeyecek
eksilmeyecek hiçbir şey bu mutena alemden
yeni gelen ruhlarla aynı döngülerle tekrar tekrar
tekrarlanacak bu devran
ta ki...
............
ayşe uçar
13072024
18:58