1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1000
Okunma
komşumuzun dut ağacından
bizim bahçeye sarkan dal bizim
bizim asmadaki üzümün
onların bahçesine eğileni onlarınken,
halime yengeyle sarı melahat ablanın
barıştıkları
hacca karının bahçesinde
neden bakakalır bu ay çiçekleri
doğup yürüyen ve kaybolan bu güneşe
derdim
ve
cerenimoyken
ne teksas’ı takardım ne tommiksi
uzaktan hoş gelsede davulun sesi
peru lamalarının tüyünden yapılan
bir yastığa benzerdi
dulluğu evliliğinden uzun süren
ve ayna gibi karşımda duran
bir türlü içinden çıkamadığım
tıpış ramazanın teyzesi
gül gibiydi
kimisine koklatırdı kendini
kimisine batırırdı dikenini
pastel bir anason kokusu odasında
duvarında ’kahveci tuna’nın’ ötçül kuşlarından
piç sakası
dip köşede anarşist erdoğan’ın siyah beyaz resmi
sırmalı paşa gibi
ve
yüreğini ödünç verme alamazsın yarına diyerek
böyle yanıt bulan tuzlu sudaki bir falyanos
olurken
bir kenara sıkıştırılmış ucuz bir meyhanenin
sinekli şarabına meze
bense
akvaryumdaki bir süs balığına üzülen
öteki kimliğimle
babamın, annemi süpürürken,
süpürgeyle gördüğü merdivenlerde
çıplak krala don biçerdim
KENAN CAN YOLDAŞLAR