1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
286
Okunma
Haziranda Kasım gibiyim
Zamansız gelen güz mevsimi
Yeşil yapraklarımı döküp,
Cadde, cadde, sokak, sokak savurdu
Ve belki de dağılan parçalarım
Uçsuz bucaksız deniz ve okyanusları aştı
Gecenin bir vakti oldu,
Ne ay var ne de ışık saçan yıldızlar
Gri kül rengine boyanmış bulutlara
Yavaş yavaş yağmur yükleniyor
Yıldırımların sessiz sessiz çakışından belli
Yağdı yağacak üstüme soğuk damlalar
Sessizliğim, dibi görünmez kuyu
Dolaştırır beni karanlık dehlizlerde
Işıksız, yoran o tünellerde
Tutunacak duvarı olmayan,
Dokunduğumda ellerimi kanatan
Çift taraflı keskin kama gibi
Kenarı sivri, derin yara açan taşları.
Geçmişi sorgularken
Bilemiyorum henüz gelmeyen
ve içinde sırlar barındıran günleri
Hani derler ya;
Yaşanmadan bilenmez hiç bir şey diye
O meçhul denen yarınları beklerken
Yaşar giderim hayırlısını dileyerek.
5.0
100% (1)