1
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
869
Okunma

çimen kokusu geçiyor nefesimin içinden
bulutlara isimler vermiyorum eskisi gibi
her şey eskimiş
her şey anlamını yitirmiş gibi
gök gürültüsü çatlatıyor toprak anayı
anadan üryan rahmet yağıyor
yıkanıyor ruhumun ayazı
ahhh Zemzem suyu olsaydı
kırklanırdı acılarım
mavi gözlü bir çocuk göğsümde yatıyor
saçlarımda annemin gülüşünden kır çiçekleri
sol yanımda babamın kefeni biçilmiş duası
bangır bangır ağlıyor ellerimin kederi
yazdan ırak mevsimin birinde
acıları gömmüşüm kalbimin en derin yerine
-sensiz üşüyorum-
son zamanlar
evlatlarımın tek bir kahkası uğruna
ölüp ölüp diriliyorum
bahçemde koca kafalı ebruli pembiş ortancalar
eşlik ediyor sabahı aşk geçen kahveme
tebessüm eden kelebekler dolaşıyor gözbebeklerimde
arılar lavantalarımın eflatun çiçeklerine konup konup duruyor
vakit çok durağan
gök yüzüne uzanma zamanı şimdi
uçaklar geçiyor
iki leylek dolaşıyor başımın üstünde
rheindan firar etmiş ördek ordusu koro halinde
en güzelinden aşk nağmeleri söylüyor
kederi de
ağlamayı da bırakıyorum bulutların üzerine
kapatıyorum gözlerimi
demlenirken yazgım’ın aşkı
çişil çişil huzur yağıyor
durma diyorum
durma
hâlâ yağıyor
öylesine bereketli
öylesine güzel ki
anlatamam
hele bi gece olsun
ateş böcekleri ömürlük dansını ederken
kırmızı pabuçlarım elimde
sessizce kulağına seni ne çok sevdiğimi söyleyeceğim ...
nagihan