Bu Kenti Terk Ediyem
Sol yanımda kanattığım günleri vurup sırtıma,
Ellerimin ayasında sakladığım boşluği savurup gidiyem. Bırakiyam adımlarımi yarım bir cigara gibi, sokak lambalarının sönmüş köşesıne, Sararmiş ışıklarının altında kalan gölgemin gülüşinide Bir cıgara... Kalbımın direği, Seni şimdi daha bir derine sapliyam, Kanatiyam, kabuk bağlatmiyam yarani bilisen... Sır gibi sakliyam gözlerini, Dudaklarıni koymışam alnımın heybesine, Avuçların nasılda sıcak bir görsen... Bir çıft göz... Adımlarımın altında geçiyordi zaman, Bıçaklamişti göçmen gülüşün kalbimi O kanatılmiş hücre bedenım kalmışti geriye Pasli bir uçırım parmaklarımın arasında yeşerırken Okyanus yorgıni gemilerim vurdi kıyiya Şimdi küskün bir Deniz gibi girdabımi takmişam kolıma Öpılesi yanlarımida alıp gidiyem... Bir dudak... Dönıp bakmadan geriye, arlanmaz nehirlere koşiyam Denizler boğıldi kendi girdabında, duruldi dalgalari Secdeye durduğım saçlarinin telini Gözlerinın çukuruni son kez yakomozlarımla tavaf edip gidiyem... Hani hiç gitmeseydım diyeyim birden bire Bütün ayrılıkların inadına hani gitme diyeydın Tahrip güci yüksek bir bombaydi sende bilisen bu ayrılık, Sağnağa tutulmiş bir kurban gibi celladımla izliyem kör karanlıgi Kimsesiz kalışlari olır darağaçlari infaz sonrasında Adına yolcılık diyisen sen, Oysa sen yola çıkmasini hiç bilmisen. Bir adım... Evımın ekmegi, Bütün kelimelerımın en güzel harfine yaslamişam seni, Boşlıkta kaybolmaya yüz tutmış hiçbir cümle düşmedi peşımıze, Düşürmedım sende bilisen... Bir düş gibi ayaklanıp yürirdi papatyalar gülınce yanakların Faili meçul kalp ağrilarının sonidi sen bakinca kalbıme Sen olaydın geriye kalan ömrımın her demınde ’’Sen olaydın’’ diyiyem, ’’Sen olaydın yeterki Sen olaydın valla taş olaydın’’ Duyamadi kalbın sesımi, yerınden mi çıkmişti? Gözlerın anlamadi kapatmışti kirpiklerın Ve ben yüridim sen uykılarının serin düşlerıne sarilmişken Bir düş... Soframın tuzi, Daha bir acitiyor artık pasli bir bekleyiş, Zordır bilimisen umut etmek, soni belli masallari degiştirmek, Severek kutsanmışti oysa bizim yeşerttığımız mevsımler, Hani zülfının teline bıraktığım bahar, Senın yakan tenini kıskanan o yaz, Serinliginde kaybolan rüzğârlar, İçime çekiyem tepeden tırnağa yakan yangınıni, Ah dudakların ne yakardi dudaklarımi Bir öpış... Odamin Işıği Bu gece sen olmadan geçirdığım kaçınci gecedir bilmiyem Bildığım düşlerımızın çatal ağızlarında belırırdi hayat Ve bütın mevsımlerın senli yüzleri olırdi Hangi uzak diyar olırsa olsın getırırdi sesini kuşlar kanatlarına bırakıp Netameli gecelerden geçerdi de hiçbir siyah ilişemezdi Sobelendi el tutuşmamız bir ayaklarıma kimse karışmadi Bırakıp gitmek kaldi geriye geçmişi, Bırakıp gitmek kaldi geriye sensız bir geleceği Olmadığında avundığım sensızlıği Avuçlarımızda biriktırdığımız, özledığımız bütün düşleri Aliyam yanıma senli günleri sen ele bakma, meraklanma Artık gitme vakti geldi hadi kal sağlicakla Bir yolci... İşte gidiyem artık Ne bir çift gözın kalacak sırtımdan bakan, Ne cigaramızın dumani, Ne bir adım olacak artık ayrılıgın yolına çıkan, Ne bir düş kurmanin yarini, Ne bir dudak olacak sırılsıklam Ne de bir öpış, söndırıp içimizdeki yangıni... Bir ayrılık... Gidiyem Ömrım Seni o kentte mağrur bir dağ gibi bırakiyam, rüzğarlara saçlarıni tutmiş! Kendimi atiyam yollara nereye yürüdığıni unutmiş Ben seni sana bırakiyam, sen saçlarini omuzlarına... Bu kenti terk ediyem sen sakın duyma... Bir Allahaısmarladık... Mayıs/2008 Amed |
Kutlarım.