KANAMA
Damarımdaki kanla nakşetsemde bu şiiri
hiçbir jilet gülüşün kadar yaralamaz beni!) Adının telaffuzu lekeydi sayfamda... Ve hislerin suskumun dilinde illegaldi…. Nikotinin göğsümde işkencesi yani; veremli bir militandım kimbilir? hüznümü mühürlemiş şiirin, zikriyle dağıldım taşında… kasığımdan kısrak dağılırken dudağına, Jiletle kanarken damarım Sen hüzünlü ıssızlığıma, köpüren kızıl bıraktın…. O an; takvimler mevsimi huzurundan kovardı.. Camekanlar sevda nöbetine kırılırdı.. İniltinin bulantıdan kürtajla ayrıldığı içkanamalı zamandı… bağrımda camların sızısı: Hayalkırıklığım dağılır ve patlar iltihapla dolu martı kıyılarım..Şehvetle dolu cam kırığım akreple yelkovan sevişirken kadranda, kanayan zaman ardımda.. yokluğundan kefen dikerdi hayat....yangın ceryanına çekildi damarım yürek hücrende tecrit edilip, ateşini yazgımda denedim …. çerağında sancısı şiddetliydi ateşin.. kurukafa zindanında, irin çiçeği elemim... neyse ki şehvetin cinayette faiilliği üstlendi Zaten nazarının hatırama indiği anda ; beni yangının kadar kimse katledemezdi! (Burda yangın şiirleri nakşetmeli sayfaya: ŞİİR‘’yangınımsın küllerimin ahıyla harlandıkça şehvetin patlayan sarısıyla ben Mevlevi endamı döndükçe parçalanan pervaneyim ışığında bana yalaz bana kor bana ateş bagışla çarparak ışıgında kırılmak sarhoşlugu lütfet bu aksini gizleyen kanadıma ki Mevlevi gezegen ben semazence dönenim menzili mesafeyi hiçleyen sayfanda’’) Tarzında şiirler okuyordum sana işte tüm giyotinden nefretinle geçtik.. sanrınla ayartılacak gibi şizofrenik.. kundaklanan yangın kadar depresif.. zülfünü kanırtaracak kadar sadist… ama yürürlükten kaldırdın cinnetimi..ve damarımda her sansürde ateşçiçeği… kanundışı çığlığa mühürlü dillerimiz şehvet salgıya düğümlerdi bizi (çarmıhla çivinin çiftleşmesinden doğar aşk ) darağcında katlolurken sevdalar: kırmızıda kanayan yalnız ellerimiz Fransızca harlanan yangın bu: bulantı şafağında katlolup,parçalandı bütün militanlar.. şiirlerim rahminde ölü doğar.. damarımı morartan kangren olmaman… Saçların kalemkarın nakışladığı sanat.. hattatın arapçadan çevirdiği, kavim saptıran lanetti endamın…. toprağından mülteci çiçeğin, kanayan kökleri ayrılmak… teninse zikrinde bir münkir secdesi.. ıssız tekkeler kadar uzak şadırvanda ıslanmış avluda , efkarım dağılan kanatlar .. fırtınada alabora edilmiş, güvertemde savrulan mavi Yokluğun güvercinli pervazda; üşüdüğüm buzlu ayaz .. Yüreğim otopsimasasında yırtılmış, ıslıkla besteli şarkı.. Kırkbinkere sökülmüş yırtılmış organım; amelyatla zinhar yamanamaz (ŞİİR:‘’Egittikçe nefsimi harlanıp anladım ki Nefsimde yüzbinlerce yırtılmış yara var Yılan başlı kaynayan medusa yangınıyla Anladım ki sevdadan pervane sağ cıkamaz Arılazgın kanatla ben münzevi kavruluş Geriye kürenmiş taşlaşan külüm kalır Cehennem öfkesiyle harlı sevda yalazı Ardında hep pervane cesetleri bırakır’’) Bu kelamla anı otobanında savrulduk acıya zincirleme kazada patlayan yüreğimiz: bizi savrulduğumuz bariyere çarptı ve bize şarampoldeki enkaza yuvarlanmak kaldı… gövde otobanında zincirleme kazada; göğsündeki kazıda kaldırıldı enkazım… ENKAZI İÇEREN ŞEYLER: -GÖğsüme batan hayalkırığı -Yarılmış kafatastan çıkan anılar -kanlı ciğerin içinde kaynayan okyanus, -Yürekte cinayetten kalan parmak izleri -otopsiden çıkan kadavra aşk adının telaffuzu lekeydi alnımda…tercümesiz kedere mütercim sevdamız… Sonsuz sıkıntıdan sağılan yağmurla; hüznün boşluğuna inen sağanaklar… hatırla ve unutma diye yazdım bu müsvedde şiiri kasırga savururken aksimi; keseceksen sen gel kes militan nefesimi! |