11
Yorum
48
Beğeni
5,0
Puan
904
Okunma

Tarih...
Yirmi dört eylül
Yaşamakla ölmek arası
Soluk bir güz, solgun bir gün...
Geniş omuzlu adam seslendi
Sonbaharım hazanım
Solmuş çiçeğime can verenim
Kırık kalbime el verenim.
Senin adın gönül evim de
Eylül ile gelen kadın!
Kadın gülümsedi
Adamın gözlerine daldı
Gözlerin güneşin battığı yer
Yüreğimin mahzeni
Canım da Canım
Sevdam sonsuzluğum
Yegane sevgilim.
Sonra mı?
Fütursuzca bir aldanış
Büyük bir yanılgı
Destursuz bir terkediliş
Vedasız bir gidiş
Kadın ağladı
Eylül hazana
Güneş karanlığa sarıldı
Dünya ise döneceği yönü şaşırdı.
Vakitsiz hazanlarını
İçindeki sarı hüzne yoldaş sayıp
Ağladı ağladı.
Duygularına ev sahipliği yapan mendiliyle
Kederden kanı çekilmiş yüzünü sildi.
Ve yine ağladı ağladı.
İçinde pervasızca alev alan ateşi
Sarının bütün tonlarını ile yaksam
Daha da alev alır mı
Dünya da yanar mı ki
Ya da
Sarının ve acının sebebi
Güneşi yaksam
Sonra ağlasam ağlasam
Yangın yeri yüreğim söner mi? Dedi.
Günlerden yirmi dört eylül
Bir kavuşma
Bir ayrılık mevsiminde
Kolundaki saatini hüzne kurdu
Yolu uzun
İçinin her köşesi acı ile dolu
Bu yolu
Aklı karma karışık
Yürüdü yürüdü.
Ruh hali
Kıyısından dönüyordu intiharların
Yaşamaktan büyük azaplar çöküyor
Yüreğinin en derinine.
Ve bilse de kötü gidişe hükümlü
Maziye dönük adımları
Yine de o yolu yürümek
Batan güneşini görmek
Aynı aşktan
Aynı acıdan
Aynı hazandan
Tekrar tekrar geçmek istiyordu..
#hüzünlükent
5.0
100% (27)