Seherde biner ata
düşerdik bir bıyık burkumu uzak dağlara
gün tepeyi aşmadan varırdık menzile
bağdaş kurar otururduk kıl çula
bir dikişte devirirdik bir kevki ayranı
ne yorgunluk kalırdı ne gam tasa
ekmeği büker daldırırdık yoğurt dolu tasa
dinerdi garnımızda gurultu


gün batımı
nerde görsek bir garartı
ya kurt sanır ya çakal
iki teneke tıngırtatır atardık bir nara
zarar ziyan uğramazdı davara
seherde dağılırdık dağdan dağa
bir günümüz geçmezdi avara
habarımız hiç olmazdı angara’dan
olan bitenden
habarımız yalnız koyun kuzu yitenden

şalvar babucumuz yırtılırdı dikenden
duacıydık her daim söküğümüzü dikenden

bir gün sürmezdi garın ağrımız
tuz basınca geçerdi diş sızımız
çoluk çocuğa geçerdi nazımız
derdimize dermandı dağımız

yayıldıkça yayılır saçımızda ağımız
yemeğimize tat vermiyor yağımız
ilaçlar fayda etmiyor
derindir gönül yarımız