Küllerinden doğacak özgürlük!...
Bak işte buraya yazıyorum…
Dünyanın efendileri dize gelecek bir gün
Mazlumların gözyaşlarında boğulacak zalimler
Özgürlük türküleri yankılanacak gök kubbeden
Zifiri karanlıklar sabahların aydınlığına karışacak
Güneşin doğuşuna şahit olacak canlar seher vakitlerinde
Umutlar yeşerecek yürek tarlalarında
Soğuk duvarlar kalkacak hayatımızdan
Barış güvercinleri özgürlük şarkıları söyleyecek

Küllerinden doğacak özgürlük!...
Demir parmaklıkların ardında kurulan düşler boy atacak
Bu kez gözyaşları sevinçten değecek kirpiklerimize
Maskeler kalkınca gerçek yüzler çıkacak ortaya
Ayaklarımıza dolanan zincirler balyozlarla kırılacak
Zeytin dallarının gölgesinde soluklanacağız özgürlüğü
İçimize dolacak okyanusların hür maviliği
Sevgi merhemiyle onarılacak kalplerin kırıkları
Şafaklar kan ve barut kokmayacak artık
Gök kuşağından tutup güneşe yürüyeceğiz pür-heves…

Küllerinden doğacak özgürlük!...
İğrenç kahkahaları bastıracak isyan çığlıklarımız
Şahsiyetimize biçilen kefenleri yırtacağız onurun hançeriyle
Yarasalara inat ışığa boğulacak karanlık gecelerimiz
Kanımızı mürekkep yapıp özgürlük şiirleri yazacağız
Esaretin çirkin yüzünü parçalayacak mavzerlerimiz
Sazımız sözümüz, sözümüz özümüz olacak
Yaralarımızın üstüne tuz basarak yürüyeceğiz aydınlık yarınlara
Masum ve mağdur ölülerimizi de arkamıza alarak…
Kan renginde açacak zemherilerde kardelenler…

Küllerinden doğacak özgürlük!...
Kan kırmızı iri güller yağacak mavi göklerden
Madımak’ın, Başbağlar’ın ve kül olan Bağdat’ın üstüne…
Cana değen kurşunlar sekecek Amerikan postallarına
Canlardan örülmüş kalın duvarlar öreceğiz savaşla barış arasına
Burçlara dikeceğiz kan kırmızı özgürlük bayrağını
Bataklığa gömülecek bataklığın mimarları
Namluya süreceğiz çelikleşen haysiyetimizi
Tebessüm, yediveren misali çoğalacak gül yüzümüzde
Dolunaya karşı özgürlük şarkıları söyleyeceğiz mavi gecelerde…