aralık -Şiirin hikayesini görmek için tıklayın dişleri gıcırdayan sadakat göğsüne enjekte ettiğin en çok uçlar acır emzikli ritüele barışın güvercini kızıl gecenin göz içini yutan iki siyah zeytin görünmezliğin sokağında gecenin dansı ufaktefek bi esmerlik raks uyuyor melodilerin camları kapanıklığı yorgun olur zaten her perde düşünce bedenine kaygan bir kıskaç raylarında yürümek siz , biz gülümseriz öyle kendine dokunan sakınca içini açmış bekliyor özünü duymak her geçirgen titreyen kalıbına cam demiştin görmeyi kahvenin korlu yakını büyünün sonuna bir porselen aksan söyleyiş yok kadere bütün vebalı bir histir anlamak gördüğünü kör etmektir duvarın ustası kendini içinden soyunmak aslı tırnaklar suyun yüzünü topraktan yazılmış bir duayla gördünüz bulutların çarpışmasını kırıklar üzerinde yürüyenler kırmızı oldu yerlerin ayakları parmaklar gece saçlara karışmış siyah son sarhoşunu bekledi yorgun sigara dumanlı tarafsızını yaşatmalıydı sevişerek yok olmaklar |