1
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
1334
Okunma

yaşamak uzak bir yer ismi; hiç gitmediğim.
ellerim susmayan uzanış
koynum yaprak dolu
hislerim mevsim normallerinin üstünde
yürüyorum sarı sayfalar arasında
yaşamak yürümektir belki
yü-rü-me-yi bilerek yavaşlatıyorum
adımlarımın arasına tire işareti koyarak ilerliyorum uzasın diye
yine de birkaç sayfada bitiveriyor yaşamak
çirkinliği kuvvetlendiren şeyler başlıyor
çürümüş toplum giriyor araya
cesedini kimsenin meydandan kaldırmadığı ölü zihniyet
üzerine basılıp geçilmiş anlam
piyasa sürülmüş duygu alışverişleri
satılmış bedenler, rezidanslar, cam tavanlar
Leviathan’ın zehirli kolları
ah, emek hırsızlarından sıra gelmeyen yaşamak
(Yabancılaşma değil bu; bütün sahte olanları,
diz çökmeyi cesarete tercih edenleri
iliklerine kadar tanımış olmanın, tiksinmenin
ve her gün aralarında dolaşmak zorunda kalmanın
üzerime yapıştırdığı sonsuz bir distopya bu.)
yalnızlığın tarihini yazanlara bakıyorum;
öyle kalabalıklar ki!
ve öyle çok ki mürekkep gürültüsü
her kalem darbesi
kafamın içinde zıplayıp duran ejderha sürüsü
yeni bir düş edinmeliyim diye çıktığımda kendimden
“sonsuzluğu dene” demiştin
onu da denedim, çok sıkıcı, anlamsız
öyle dardı ki sonsuzluk adım atacak yer yoktu içinde
kimse yoktu sarılacak taşlardan başka
sonsuzluğun koynu insan heykelcikleriyle dolu
Leviathan seslenir aşağıdakilere:
“düşünceyi yok edin!”
Leviathan’ın seslenişi görünmez ok sürüsüdür
ama aşağıda olmaktan memnundur aşağıdakiler
tecrübesiz ayaklarımla kalakalmıştım ortada
duyuyordum sözleri zindana atılanların seslerini
içimdeki değerli parçalanmaya tutundum Leviathan’a karşı
ve biliyordum şimdi
yaşamak tehlikeli bir yer ismi; gittikçe yaklaştığım.
5.0
100% (8)