15
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2326
Okunma

Bir söyle bin Âh işit, bu mudur alın yazım;
Kimselere geçmedi, ne niyâzım, ne nazım;
Yetsin artık yalnızlık, yüreğe sevdâ lâzım;
Kederleri başımdan, savmanın tam sırası;
Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!..
Türlü oyunlar ile çemberini çeviren;
Her türlü olurumu, olmazlara eviren;
Diktiğim fidanları, bir nefeste deviren;
Feleğe usûlünce, sövmenin tam sırası;
Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!..
Bir avuç eşe-dosta, tez elden haber salıp;
Yetmezse, kapıları, davul-zurnayla çalıp;
Har tutmuş ocaklarda, çekici, örsü alıp;
Demirleri tavında, dövmenin tam sırası;
Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!..
Saçıma rastık sürdüm, sürme çektim gözüme;
Söndüğünü sanmayın, ateş kattım közüme;
Kınamayın a dostlar, söz kırmayın sözüme;
Güzele hakkın verip övmenin tam sırası;
Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!..
Varıp yâre göz etsem, kucağını açar mı?
Gül sînemi süsleyip, altın-gümüş saçar mı?
Kırk yılda bir rastlanır, böyle fırsat kaçar mı?
Bunca cefa üstüne, sevmenin tam sırası;
Tutuşmak ne kelime, yandı gönül çırası!..
12 Ağustos 2008; 17:28
5.0
100% (1)