30
Yorum
54
Beğeni
4,9
Puan
1775
Okunma
Bir derde sevmiştim,
Sebebi bilinmiyor.
E benliğe girince o dert
Derman da sorulmuyor.
Daha küçüktüm,
bir başıma yakalandım.
Dilim lal,
kulağım sağır,
gözlerim âmâ,
Yüreğim hayata dönüktü benim.
Ne olduğunu bilmediğim,
Anlayamadığım,
Gelgitler geldi geçti...
Benliğe baktım;
Bir "girdap",
Bir "karadelik"
İçine çeken,
Çektikçe daha da büyüyen...
Aslında ben,
Beni katlediyormuş da
Dediğim gibi
Göremedim,
Duyamadım,
Söyleyemedim,
Sezemedim.
Yaşanılan benimle yitecek bir sır kaldı.
Pişmek için yanmak gerekmiş ya,
Küçücükken tutuşmuş kıvılcımlar.
Halbuki
Daha idrakinden bile acizdim.
Yandı,
Yandı
Hep yandı ta ki,
Ta ki ölünceye kadar.
Öldü...
Evet öldü,
Öldü,
Dirildi ta ki,
Ta ki duyuncaya kadar
Toprak kokusunu.
Topraktan geldiğimizden midir nedir,
Havadan nem kapıverdim de
Pişemeden çiğ kaldım.
Boşuna dememişler,
Tam da böyle olmasa da:
"Yollar güzelmiş,
Yolculuğa katık yapmasını bilen için.
Sisler alıkoymazmış,
Varacağı yere gitmesine bilen için.
Havadaki nem abı hayat olurmuş,
Toprağını özümsemesine bilen için."
Yolculuğun sonu merak edilmesin,
Varamayan çoktur bu alemde.
Derde sevene
derman neyine gerekmiş.
Yansın,
Yansın,
Pişmedikçe boşunadır yanması.
Bırakılsın aklın kurgusu ve tedbiri.
Söz dinletilsin
Açılsın ve bakılsın kalplere.
İzin verilsin,
Söylesin,
Haykırsın,
Hû!
Her zaman Hû!
İlla ki Hû!...
5.0
97% (34)
2.0
3% (1)