2
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
924
Okunma

Yer demirdi, gök bakır ve hüzünlüydü güneş, gölgelerin altında...
Çınar ağaçları bağdaş kurmuş oturuyordu soframızda, dolu dizgindi atlarımız, yalın birer suret gibi dururdu putlar, uzaklarda...
Dört tarafım sombahar, dört tarafım tomurcuk çiçekti, ben tek başıma, tek başına...
Tek başıma savaştım, bu yalın var oluşta
Ellerimi unuttular, soran olmadı
Parmaklarım düğümdü, sarmaşıklarda...
Yeşile hasret bir gün daha batıyordu ufukta...
Gemiler sürükleniyordu ıssız limanlara
Deniz fenerlerinin beyazı neden kirlenirdi ki sahi, neden solardı ışıklar, sonsuzluk boşluğunda...
Yalnızlığımla konuşuyordum ben de, tüm yalnızlıklar içinde
Yüzümün kıyısındaki nehir fısıldıyordu sesini adıma,
Adı’m/ın sesinde yazılıydı soy kütüğüm.
Boyum fazla uzun sayılmazdı
Ömrüm ne kadar kısa ya da uzun olacak, bilinmez!
Gözlerimi dağ tanrılarına çevirdim ben de...
Sesim çıkmadı...
İçim kan revan, boylu boyunca rakseden tanrı, ağaç ve gül
Boylu boyunca acı
Kıvranmadı!
Duru bir sessizlik akıyordu zamanda
Annem pencereleri yeni silmişti
Gün gibi parlayan camların ardında, dünya donuk
Soluksuz kalışım geliyordu aklıma
Silik anılar arasındaydı, buğday tarlalarında...
Bir papatya tarlası düşündüm sonra
Papatyalar, buğdaylar kadar serpilmişti gökyüzlere, yüzleriniz eksiliyordu an be an, zaman denen bulutsuzlukta...
Yağmuru beklememeyi öğrenmiştim ben de,
En sonunda!
Alıcı kuşlar, başımızın üzerinde dönüp dönüp duruyordu...
Rüyam, rüyaların/ın içinde
Çığlık çığlığa!
Sessizlik...
Sonra birden hatırladım başımın döndüğünü
Yorgundum, hastaydım, sessizdim, kelimeler, cümleler ve hayat içinde...
Ellerimi bir çöp bidonunda bırakmıştım,duraksamıştım... Hatırladığım
Ansadığım en son anıydı parmaklarım...
Parmaklarımı seviyordum, dokunabilmeyi özlüyordum
Büyülenmiştim ölümün karşısında!
Ölemiyordum...
Dilekti, ağaçlardı, parmaklardı yüzükleri, düğünleri derken hayat bitti...
Geçmiş zaman hikayeleri anlatan bir dedem olsun istiyordum
Şöyle dizinin kenarına oturduğum, gözleri gülen, sakalı pamuk ve bilge sesiyle yaşam ağacının çiçeklerine benden bahseden...
Nar çiçeklerinde coşkulu bir gülümseme olmayı diledim sonra
Zaman içinde kırmızıya büyülenen, büyüyen...
Tekildim, tek başımaydım, kendinden memnun görünen bir tomurcuk, kiraz ağacında.. Beyaz bir çiçek, efil efil rüzgârda
Zaman içinde çoğalan bir çocuk olmalıydım.. kahkahalarım, ağlayışların sahipsizliğinde uçuşan kelebeklerin ruhu oluyordu...
Sonra sonsuzluk büyücüsü...
Zamansız bir anda ölen an’dım ben...
Anı adım, ölmüş olmuş
Anı adım, bir düş
Boşluğun sınırsız zaferinde
Yine kan revan bir palyaço
Kendi kendine gülüyormuş!
...
Bunları duyduğumda, tüylerim ürperdi benim...
Gidip aynaya baktım
İşte o palyaço benim!
Daha ne kadar sürecek bu bozuk plâğın, sürgit devam eden carpık döngüsü diye düşündüm
Suskunluk yendi sesimi
Durdum, dinlendim...
Sessizliğin sesi her zaman yeğdir Ağustos böceği şarkılarına
Ben, karıncaların sessizliğine aşığım,
Kimse, anlamasa da....
18 Eylül_2020
#apieceofrose
5.0
100% (6)